Bu aptallık tarafından sonsuz bir şekilde rahatsız oluyorum.
- I'm getting endlessly annoyed by this foolishness.
Hadi daha fazla aptallık yapmayalım.
- Let's not have any more foolishness.
Beni salak yerine koymaya çalışmayı durdur.
- Stop trying to play me for a fool!
Tom çok aptalca bir şey yaptı.
- Tom did a very foolish thing.
Hayatın pahasına niçin öyle aptalca bir şey yaptın?
- Why did you do such a foolish thing at the risk of your life?
Dünyayı kandırmak istediğinizde doğruyu söyleyin.
- When you want to fool the world, tell the truth.
O, ona inanacak kadar budala mı?
- Is he so foolish as to believe that?
O ne kadar ahmak olduğunu düşündü.
- He thought how foolish he had been.
O Tom'un ahmaklığıydı.
- That was foolish of Tom.
Onlar birbirlerini aptal göstermeye çalıştılar.
- They tried to make each other look foolish.
Yaşam bir kutu kibrit gibidir. Dikkatli davranırsan aptallıktır. Dikkatli davranmazsan tehlikelidir.
- Life is as a box of matches. Treating it cautiously is foolish, not treating it cautiously is dangerous.
Ona inanacak kadar akılsızdım.
- I was foolish enough to believe him.
Tom ahmakça bir şey yapmış.
- Tom has done something foolish.
O Tom'un ahmaklığıydı.
- That was foolish of Tom.
Aptalca davrandın,bunun hesabını ödeyeceksin.
- You've acted foolishly and you will pay for it.
Aptal parasının kıymetini bilmez.
- A fool and his money are soon parted.
Seni aptal yerine koymak zor mu?
- Is it hard to fool you?
Tom kendini aptal yerine koymak istemedi.
- Tom didn't want to make a fool of himself.
Yeniden ödeyerek saçmalık etti.
- It is foolish of him to pay for it again.
Nasıl böyle saçma bir hata yapabilirsin?
- How could you make such a foolish mistake?
Tom ahmakça bir şey yapmış.
- Tom has done something foolish.
Maskaralık etmeyi bırak.
- Stop playing the fool.
Mark'ın maskaralığı zaten Rosa'yı hasta ediyor.
- Mark's foolery is already making Rosa sick.
Tom gerçekten bizi enayi yerine koydu.
- Tom really fooled us.
Parayı ona verdiğim için beni enayi yerine koydu.
- She fooled me into giving her the money.
Ona inanacak kadar akılsızdım.
- I was foolish enough to believe him.
O, ona inanacak kadar budala mı?
- Is he so foolish as to believe that?
I'm a fool for the city.