O bir spor tutkunu haline geldi.
- He has become fond of sports.
O, tenis oynamaya düşkün.
- He is fond of playing tennis.
Kız kardeşim müziğe düşkündür.
- My sister is fond of music.
Tom'un Mary ile ilgili sevgi dolu anıları var.
- Tom has fond memories of Mary.
Ayrılık kalbi sevgiyle doldurur.
- Absence makes the heart grow fonder.
Ann aşırı derecede çikolataya düşkün.
- Ann is exceedingly fond of chocolate.
Genel olarak küçük kızlar bebekleri çok severler.
- In general, little girls are fond of dolls.
Büyükbabam sabah erkenden yürüyüş yapmayı sever.
- My grandfather is fond of taking a walk early in the morning.
Kız kardeşim müziğe meraklıdır.
- My sister is fond of music.
Avusturalya yemeklerine çok meraklıyımdır.
- I am fond of Australian food.
Avusturalya yemeklerine çok meraklıyımdır.
- I am fond of Australian food.
Kız kardeşim müziğe meraklıdır.
- My sister is fond of music.
Ram ve Sita Hanuman'a deli oluyorlardı.
- Ram and Sita were very fond of Hanuman.
a fond'' farewell.
Your fond dreams of flying to Jupiter have been quashed by the facts of reality.
I have fond grandparents who spoil me.
... and ironically if you repeal "Obamacare" ' and I have become fond of this term, "Obamacare" ...