Tom'u izlemek zorunda değiliz.
- We don't have to follow Tom.
Onları izlemek zorunda değilim
- I don't have to follow them.
Tom'u takip etmek zorundayız.
- We have to follow Tom.
Tom'un Mary'yi takip etmekten başka hiçbir seçeneği yoktu.
- Tom had no choice but to follow Mary.
Bir lider mi yoksa bir takipçi misiniz?
- Are you a leader or a follower?
Rousseau çılgın ama etkiliydi; Hume aklı başında ama hiç bir takipçisi yoktu.
- Rousseau was mad but influential; Hume was sane but had no followers.
Bir lider mi yoksa bir takipçi misiniz?
- Are you a leader or a follower?
Nereye giderseniz gidin, sizi takip edeceğim.
- No matter where you go, I'll follow you.
O, benim onu izlemem gerektiğinin işaretini verdi.
- He signaled that I should follow him.
Kitaplar bilimleri izlemeli ve bilimler kitapları değil.
- Books must follow sciences, and not sciences books.
Biz onun dersini izlemeliyiz.
- We should follow his example.
Ben hukuku izleyeceğim.
- I will follow the law.
O emirleri dinlemekten başka seçeneğim yok.
- I have no choice but to follow those orders.
Yapacağın tek şey onun tavsiyesini dinlemek.
- All that you have to do is to follow his advice.
Sadece talimatlara uymak zorundasın.
- You only have to follow the instructions.
Her zaman kurallara uymak zorundayız.
- We always have to follow the rules.
Önceki hayatınızda kim olabileceğinizi öğrenmek için aşağıdaki formu doldurunuz.
- Complete the following form to know who you could have been in a previous life.
Aşağıdaki malzemelere ihtiyacım var.
- I need the following items.
Sorular sormayın. Sadece emirlere uyun.
- Don't ask questions. Just follow orders.
Lütfen hemşirenin emirlerine uyun.
- Please follow the nurse's directions.
Buradan canlı çıkmak istiyorsan, beni izle.
- If you want to get out of here alive, follow me.
Follow these instructions to the letter.
Follow that car!.
... You have millions of followers. ...