Tom biraz kızıştırılmış gibi görünüyor.
- Tom seems to be slightly flustered.
Tom kızıştırılmış görünüyordu.
- Tom seemed to be flustered.
Sevdiği genç onunla konuşmak için geldiğinde, o telaşlandı.
- She got all flustered when the boy she likes came over to talk to her.
Bana babamın ölümünü bildiren telefon konuşmasını aldığımda tamamen telaşlanmıştım.
- When I got the phone call telling me of my father's death, I was completely flustered.
There is nothing more flustering than to wrestle with an unfamiliar piece of equipment in the presence of a class!.