Cinayetten sonra tiyatrodan kaçtı.
- He had fled the theater after the murder.
İstifa etti ve ülkeden kaçtı.
- He resigned and fled the country.
Brown ve arkadaşları kaçmak zorunda bırakıldılar.
- Brown and his friends were forced to flee.
Onun kaçması için bir sebep yok.
- There is no reason for her to flee.
Sanırım, bu yüzden kaçarım.
- I think, therefore I flee.
Etherical products flee once freely exposed to air.