Leyla, arabasının arkasında yanıp sönen mavi ışıkları gördü.
- Layla saw blue lights flashing behind her car.
Işıltı şişede yansıdı.
- The flash was reflected in the bottle.
Uzakta bir yıldırım parlaması gördüm.
- I saw a flash of lightning far in the distance.
Bomba kör edici bir parlamayla patladı.
- The bomb exploded with a blinding flash.
Uzaktan yıldırım flaşları gördüm.
- I saw flashes of lightning in the distance.
Flaşlı fotoğraf çekmek bu noktadan itibaren yasak.
- Flash photography is not permitted beyond this point.
Alarm durdu ve kırmızı bir ışık yanıp sönmeye başladı.
- The alarm went off and a red light started flashing.
Birdenbire, kırmızı ve mavi ışıklar arkamızda yanıp sönmeye başlar.
- Suddenly, red and blue lights start flashing behind us.
Resmi flaşlı mı yoksa flaşsız mı çekmeliyim?
- Should I take the picture with or without flash?
Flaşlı fotoğraf çekmek bu noktadan itibaren yasak.
- Flash photography is not permitted beyond this point.
Uzaktan yıldırım flaşları gördüm.
- I saw flashes of lightning in the distance.
Gemi bir yıldırımla battı.
- The boat sank in a flash.
Tom'a cep fenerimi uzattım.
- I handed Tom my flashlight.
Tom cep fenerini açtı.
- Tom clicked on his flashlight.
Bir şimşek çakması aniden karanlık gece manzarasını aydınlattı.
- A flash of lightning suddenly lit up the dark nocturnal landscape.
Bir yıldırımla bir şimşek arasındaki fark nedir?
- What is the difference between a lightning bolt and a lightning flash?
Onlarca insan şiddetli yağmurun yol açtığı ani su baskınlarında öldü.
- Dozens of people have died in flash floods triggered by torrential rain.
Karanlık alanları aydınlatmak için bir el feneri kullanırım.
- I use a flashlight to illuminate dark areas.
Bir şimşek çakması aniden karanlık gece manzarasını aydınlattı.
- A flash of lightning suddenly lit up the dark nocturnal landscape.
Onlarca insan şiddetli yağmurun yol açtığı ani su baskınlarında öldü.
- Dozens of people have died in flash floods triggered by torrential rain.
Tom sıklıkla gösterişli giysiler giyer.
- Tom often wears flashy clothes.
Gösterişli insanlar onu rahatsız eder.
- Flashy people irritate him.
The incessant flashing of the neon sign kept the neighborhood awake.
... what keeps flashing that backlog so our veterans receive the benefits they were ...
... ALAN RUSBRIDGER: There's a big flashing light there saying, ...