Her şeyden önce bencil olmamalıyız.
- Firstly, we mustn't be selfish.
Öncelikle, mutluluk para ile ilgilidir.
- Firstly, happiness is related to money.
İlk olarak, o senin baban, ikincisi, o çok hasta. Tom, ona kesinlikle yardım etmelisin!
- Firstly, he is your father, secondly, he is very sick. Tom, you must absolutely help him!
Amatör şarkıcı eller aşağı yetenek yarışmasında birincilik ödülünü almıştır.
- The amateur singer won first in the talent show hands down.
Kimin birinci olduğuna karar vermek için kura çekelim.
- Let's draw lots to decide who goes first.
Bir insan her şeyden önce görünümü ile değerlendirilecektir.
- One will be judged by one's appearance first of all.
Önce Hong Kong'a gideceğiz ve sonra Singapura gideceğiz.
- We'll go to Hong Kong first, and then we'll go to Singapore.
Coca-Cola'nın üretildiği ilk yıllarda, o kokain içeriyordu. 1914'te, kokain bir uyuşturucu olarak gruplandırıldı ve sonra Coca-Cola'nın üretimi için kokain yerine kafein kullandılar.
- In the first years that Coca-Cola was produced, it contained cocaine. In 1914, cocaine was classified as a narcotic, after which they used caffeine instead of cocaine in the production of Coca-Cola.
1958'de, Brezilya ilk Dünya Kupası zaferini kazandı.
- In 1958, Brazil won its first World Cup victory.
Öncelikle, onun niçin öyle düşündüğünü anlamaya çalışacağım.
- First, I'll try to understand why he thinks so.
Lütfen bana öncelikle ne yapmam gerektiğini söyle.
- Please tell me what I should do first.
O yazım yarışmasında birincilik ödülü kazandı.
- He won first prize at the spelling contest.
Benim için büyük sevinç, o birincilik ödülünü kazandı.
- To my great delight, he won the first prize.
Bir dergi açtığında, genellikle ilk olarak burcunu okur.
- When he opens a magazine, he will usually read his horoscope first.
Farzet ki işten atıldın, ilk olarak ne yaparsın?
- Suppose you are fired, what will you do first?
Öncelikli olarak yapacak bir şeyim var.
- I have something to do first.
İlk başta, Meg vatan hasreti çekti.
- At first, Meg was homesick.
İlk başta, onların hepsi onun masum olduğuna ikna oldular.
- At first, they were all convinced he was innocent.
Paris'e ilk kez gitti.
- She went to Paris for the first time.
Kuaförlüğün bu stili 19. yüzyılın başlarında ilk kez görüldü.
- This style of hairdressing first appeared in the early 19th century.
İki hafta önce, ilk kez Disneyland ziyaret ettim.
- Two weeks ago, I visited Disneyland for the first time.
Bir insan her şeyden önce konuşması ile değerlendirilir.
- One is judged by one's speech first of all.
Onun mükemmel bir yazar olduğunu söylemek abartı değildir.
- It is no exaggeration to say that he is a first-rate writer.
İlk başta mükemmel bir adam gibi görünüyordu.
- At first, he seemed like the perfect guy.
Polonya, Türkiye Cumhuriyeti'ni tanıyan ilk ülkelerden biriydi.
- Poland was one of the first countries to recognize the Republic of Turkey.
Onun hakkında konuşmak için birinci olmak isteyen kimse olmadığı ortaya çıktı.Şimdi ne yaparız?
- It turned out there was nobody who would be the first to talk about it. What do we do now?
Kuaförlüğün bu stili 19. yüzyılın başlarında ilk kez görüldü.
- This style of hairdressing first appeared in the early 19th century.
En başta gitar çalamıyordum.
- At first, I couldn't play the guitar.
Tom her ayın ilk gününde kira öder.
- Tom pays rent on the first day of every month.
Kiranı her zaman ayın ilk gününde ödemen gerekiyor.
- You're supposed to always pay your rent on the first of the month.
Yunanların önde gelen tanrısı Zeus'u şereflendirmek için İsa'dan Önce 776'da ilk Olimpiyat oyunları Olimpos Dağının eteğinde düzenlendi.
- In 776 B.C., the first Olympic Games were held at the foot of Mount Olympus to honor the Greeks' chief god, Zeus.
Başlangıçta hatalarım hakkında endişeliydim.
- I was worried about my mistakes at first.
Başlangıçta stajyerler bu şirkette sakardılar.
- At first, the trainees were awkward in his company.
Bu evvela üzerinde çalışmamız iktiza eden meseledir.
- This is the problem we should work on first.
Tom evvela oraya gitmek istemedi.
- Tom never wanted to go there in the first place.
Bob bitiş çizgisine ilk önce ulaştı.
- Bob reached the finish line first.
Lütfen ilk önce halıyı temizle.
- Please beat the rug, first.
Firstly, I continue to base most species treatments on personally collected material, rather than on herbarium plants. Secondly, I continue to base my concepts on intensive study of a limited suite of collections, rather than superficial study of every packet that comes to hand.
There was a close play at first.
THE favourable reception the Orrery has met with from Perſons of the firſt diſtinction, and from Gentlemen and Ladies in general, has induced me to add to it ſeveral new improvements in order to give it a degree of Perfection; and diſtinguiſh it from others ; which by Piracy, or Imitation, may be introduced to the Public.
This is a first. For once he has nothing to say.
The first will be the last.
- The first will be last.
The first will be last.
- The first will be the last.