Onun hakkında konuşmak için birinci olmak isteyen kimse olmadığı ortaya çıktı.Şimdi ne yaparız?
- It turned out there was nobody who would be the first to talk about it. What do we do now?
O, satranç turnuvasında birincilik ödülünü aldı.
- He carried off the first prize at the chess tournament.
İki yılda ilk kez bir film izledim.
- I saw a movie for the first time in two years.
1958'de, Brezilya ilk Dünya Kupası zaferini kazandı.
- In 1958, Brazil won its first World Cup victory.
Tom on beş yıldan daha önce ilk eşinden boşandı.
- Tom divorced his first wife more than fifteen years ago.
Önce Hong Kong'a gideceğiz ve sonra Singapura gideceğiz.
- We'll go to Hong Kong first, and then we'll go to Singapore.
Öncelikli olarak yapacak bir şeyim var.
- I have something to do first.
İki yılda ilk kez bir film izledim.
- I saw a movie for the first time in two years.
Ben, beş yıl içinde, ilk kez Yoshida ile görüştüm.
- I saw Yoshida for the first time in five years.
Kuaförlüğün bu stili 19. yüzyılın başlarında ilk kez görüldü.
- This style of hairdressing first appeared in the early 19th century.
En başta gitar çalamıyordum.
- At first, I couldn't play the guitar.
Ben ilk başta onun kolay olduğunu düşündüm.
- I thought it easy at first.
İlk başta her insan 10 ABD doları ödemişti.
- At first each man had paid $10.
Kiranı her zaman ayın ilk gününde ödemen gerekiyor.
- You're supposed to always pay your rent on the first of the month.
Tom her ayın ilk gününde kira öder.
- Tom pays rent on the first day of every month.
Hangisi ilk olarak geldi? Yumurta mı yoksa tavuk mu?
- What came first? The egg or the hen?
Bir dergi açtığında, genellikle ilk olarak burcunu okur.
- When he opens a magazine, he will usually read his horoscope first.
Yunanların önde gelen tanrısı Zeus'u şereflendirmek için İsa'dan Önce 776'da ilk Olimpiyat oyunları Olimpos Dağının eteğinde düzenlendi.
- In 776 B.C., the first Olympic Games were held at the foot of Mount Olympus to honor the Greeks' chief god, Zeus.
Başlangıçta, çok hızlı konuştukları zaman insanları zorlukla anlardım.
- At first, I had difficulty understanding people when they spoke too fast.
Başlangıçta hatalarım hakkında endişeliydim.
- I was worried about my mistakes at first.
Tom evvela oraya gitmek istemedi.
- Tom never wanted to go there in the first place.
Bu evvela üzerinde çalışmamız iktiza eden meseledir.
- This is the problem we should work on first.
Bob bitiş çizgisine ilk önce ulaştı.
- Bob reached the finish line first.
Lütfen ilk önce halıyı temizle.
- Please beat the rug, first.
Öncelikle bu formu doldurun, lütfen.
- Please fill out this form first.
Onunla evlenmek isteyen öncelikle onun babasını ikna etmelidir.
- Whoever wants to marry her must first convince her father.
O, birincilik ödülünü kazanmakla övündü.
- She boasted of having won the first prize.
O, satranç turnuvasında birincilik ödülünü aldı.
- He carried off the first prize at the chess tournament.
Önce Hong Kong'a gideceğiz ve sonra Singapura gideceğiz.
- We'll go to Hong Kong first, and then we'll go to Singapore.
Bir insan her şeyden önce görünümü ile değerlendirilecektir.
- One will be judged by one's appearance first of all.
Onun mükemmel bir yazar olduğunu söylemek abartı değildir.
- It is no exaggeration to say that he is a first-rate writer.
İlk başta mükemmel bir adam gibi görünüyordu.
- At first, he seemed like the perfect guy.
Onun hakkında konuşmak için birinci olmak isteyen kimse olmadığı ortaya çıktı.Şimdi ne yaparız?
- It turned out there was nobody who would be the first to talk about it. What do we do now?
Biriyle ilk defa karşılaştığında,konuşmayı hafif sürdür.
- When meeting a person for the first time, keep the conversation light.
Öncelikle bütün bu tohumları ekmek zorundayız.
- First of all, we have to plant all these seeds.
İlk önce ben kızımın sağlığı hakkında çok kaygılıyım.
- First of all, I'm very worried about my daughter's health.
Bay Johnson'ın ilk adı nedir?
- What is Mr. Johnson's first name?
Onu ilk adından biliyorum.
- I know him by his first name.
Sabah derhal orada olacağım.
- I'll be there the first thing in the morning.
Yarın sabah derhal ayrılmalıyım.
- I have to leave first thing tomorrow morning.
Bu benim ilk seferim.
- This is my first time.
Ben ilk seferi hatırlıyorum.
- I remember the first time.
Ona ilk yardımda bulunabilir misiniz?
- Can you give him first aid?
İlk yardım hakkında ne bilirsiniz?
- What do you know about first aid?
Ben senin ilk ve son adını sorabilir miyim?
- May I ask your first and last names?
Birinci sınıfın tüm hizmetlerini ve avantajlarını keşfedin.
- Discover all the services and advantages of first class.
Üzgünüm, sana birinci sınıfta bir yer alamadık.
- I'm sorry we couldn't get you a seat on first class.
Ben hiç birinci mevkide uçmadım.
- I've never flown first class.
Tom Mary'nin ilk kuzenidir
- Tom is Mary's first cousin.
İlk kuzenler evlilik için çok yakındırlar.
- First cousins are too close for marriage.
Pazar haftanın ilk günüdür.
- Sunday is the first day of the week.
Bugün ilkbaharın ilk günü.
- Today is the first day of spring.
Birinci kattaki koltukları isterim.
- I'd like seats on the first floor.
Dairem birinci katta bulunmaktadır.
- My flat is located on the first floor.
Tom 20 Ekim 2013 tarihinde üsteğmenliğe terfi edildi.
- Tom was promoted to first lieutenant on October 20, 2013.
Mary'nin cinayetinden sonra Tom'unki ilgi kişiler listesinde ilk isimdi.
- Tom's was the first name on the list of persons of interest after Mary's murder.
Fransa'da isim soyadından önce gelir.
- In France, the first name goes before the surname.
Her şeyden önce, konukseverliğin için sana teşekkür etmek istiyorum.
- First of all, I would like to thank you for your hospitality.
Bir insan her şeyden önce görünümü ile değerlendirilecektir.
- One will be judged by one's appearance first of all.
Bir sorunla ilgilenmeye doğru ilk adım onun var olduğunu kabul etmektir.
- The first step towards dealing with a problem is accepting that it exists.
Tasarruf etmeye başlamak güvenli emekliliğe doğru ilk adımdır.
- Starting to save is the first step towards a secure retirement.
Her şeyden önce bencil olmamalıyız.
- Firstly, we mustn't be selfish.
Öncelikle, mutluluk para ile ilgilidir.
- Firstly, happiness is related to money.
Öncelikle size birkaç soru sormama izin verin ve ardından kurulum için bir tarih ayarlayacağız.
- Let me first and foremost ask you a few questions, and then we'll fix a date for the installation.
Tom birinci derece cinayetten hüküm giymiş.
- Tom has been convicted of first degree murder.
Sami birinci derece cinayetle suçlandı.
- Sami was charged with first degree homicide.
Yeni evimde oturma odası zemin katta ve yatak odası birinci katta.
- In my new house, the living room is on the ground floor and the bedroom is on the first floor.
Zemin katta oturuyorum.
- I live on the first floor.
Tom birinci sıraya yükseldi.
- Tom moved up to first place.
Adam ilk görüşte âşık oldu.
- The man fell in love at first sight.
İlk görüşte ona âşık oldu.
- She fell in love with him at first sight.
# 2416352 numaralı cümle benim Tatoeba'da şimdiye kadarki ilk katkımdır.
- Sentence #2416352 is my first ever contribution in Tatoeba.
Uluslararası Sun-Earth Explorer 3 uzay gemisi kuyruklu yıldız Giacobini-Zinner'in kuyruğu boyunca uçarken 11 Eylül 1985'te ilk doğrudan kuyruklu yıldız ölçümleri yaptı.
- The International Sun-Earth Explorer 3 (ISEE-3) spacecraft made the first ever direct cometary measurements on September 11, 1985 as it flew through the tail of Comet Giacobini-Zinner.
İlk defa mı tadına bakıyorsun?
- Is this the first time you have tasted it?
Korkunç gürültü ilk defa gelen birini şaşırttı.
- The fearful noise astonished anyone coming for the first time.
Bilgiyi ilk elden aldım.
- I got the information at first hand.
Muhabir savaş hakkında ilk elden öğrendi.
- The reporter learned about war at first hand.
Ben, beş yıl içinde, ilk kez Yoshida ile görüştüm.
- I saw Yoshida for the first time in five years.
İki yılda ilk kez bir film izledim.
- I saw a movie for the first time in two years.
Onunla ilk olarak ne zaman tanıştığımı hatırlamıyorum.
- I don't remember when the first time I met him was.
Dünya nüfusu ilk olarak 1804'te bir milyara ulaştı.
- The world population reached one billion for the first time in 1804.
İlk olarak, o senin baban, ikincisi, o çok hasta. Tom, ona kesinlikle yardım etmelisin!
- Firstly, he is your father, secondly, he is very sick. Tom, you must absolutely help him!
There was a close play at first.
THE favourable reception the Orrery has met with from Perſons of the firſt diſtinction, and from Gentlemen and Ladies in general, has induced me to add to it ſeveral new improvements in order to give it a degree of Perfection; and diſtinguiſh it from others ; which by Piracy, or Imitation, may be introduced to the Public.
This is a first. For once he has nothing to say.
The first will be the last.
- The first will be last.
The first will be last.
- The first will be the last.
Our First Amendment class discussed the McCain-Feingold Act today, and I'm convinced people who claim money should be granted First Amendment protection are just defending the corrupt status quo of decades past.
Some Republicans believe unlimited monetary contributions to a political party should be protected under the First Amendment.
The Campbell River First Nation claims the 40 hectares of prime real estate has been illegally acquired, and it wants the land returned to it, along with damages..
As “savages” become soldiers, and soldiers become social activists, the tribe has rapidly developed a First Nations identity as advocates of both stripes mobilize memories of past resistance in different contexts. Whether the state is green or blue, therefore, Taroko memories will continue to shape the relationship between state and tribe.
First Nation leaders in Ontario will support demonstrations and protests, until six band councillors are released from jail.
Generally speaking, the works of First Nations artists were made with materials such as wood, leather or cloth.
As “savages” become soldiers, and soldiers become social activists, the tribe has rapidly developed a First Nations identity as advocates of both stripes mobilize memories of past resistance in different contexts. Whether the state is green or blue, therefore, Taroko memories will continue to shape the relationship between state and tribe.
First Nation leaders in Ontario will support demonstrations and protests, until six band councillors are released from jail.
Generally speaking, the works of First Nations artists were made with materials such as wood, leather or cloth.
The value of First Among Equals lies in its attempt to set out systematically the major roles played by prime ministers, and to provide insights by a detailed comparison of the same office in four countries.
There are many things to be considered before that question can be answered properly, I said, sententiously. First and foremost, do you love Mr. Edgar?.
The runner took his lead off of first base.
First basemen are usually left-handed.
If it rains tomorrow, I will wear my coat. is an example of a first conditional sentence.
Most first declension nouns are feminine, but a few like agricola and nauta are masculine.
The boss insisted on having first dibs on the best car space.
O'Neil played a lively first fiddle.
O'Neil had been first fiddle in the band for years.
A first ministers meeting is used to discuss inter-governmental affairs.
We are not yet on a first-name basis.
Am is the first person singular of to be.
To find the meaning of a word, your first port of call should be a decent dictionary.
After leaving from Southampton, our first port of call will be Gibraltar.
The rules and regulations don't answer the question. First principles are required.
A first rate restaurant should offer wonderful food with wonderful service.
I'll meet you first thing at the station.
I would help you, but I don't know the first thing about gardening.
First things first, you need the right tools.
... They spent a lot of money on it, first off. ...
... some of these Sumerian settlements can truly be called our first cities. ...