Bu anlaşılır biçimde düzeltilmedi.
- This clearly hasn't been proofread.
Bunun bir düzelticiye ihtiyacı var.
- This needs a proofreader.
Bizim masumiyetinle ilgili belirli bir kanıtımız var.
- We have specific proof of your innocence.
Mary'yi öldüren kişinin Tom olduğuna dair bir kanıtım var.
- I have proof that Tom is the one who killed Mary.
Onun olduğunu inkar etmiyorum ama bir örnek delil sayılmaz.
- I'm not denying it happened, but one example can't be called proof.
Deliliniz olmadığı sürece bu konuşma hiç olmadı.
- So long as you have no proof, this conversation never happened.
Denememi düzeltmek için okuyorum.
- I'm proofreading my essay.
Bir şeyi denemeden bilemezsin.
- The proof is in the pudding.
Baştan çıkarmaya karşı dayanıklıdır.
- He is proof against temptation.