Tamam, pekala, Willie nihayet kabul etti.
- Well, OK, Willie finally agreed.
Büyük anlaşmazlıklara karşı zorlu bir mücadeleden sonra, onlar nihayet şirketi tekrar kendi ayakları üzerinde durdurdular.
- After an uphill struggle against great odds they finally got the company on its feet again.
Tom en sonunda Meryem'e sırrı vermeyi kabul etti.
- Tom finally agreed to let Mary in on the secret.
En sonunda kafa karıştıran labirentten dışarı çıkabildim.
- I finally found my way out of the confusing maze.
O, sonunda IBM'in başkanı oldu.
- He finally became the president of IBM.
Sonunda,gerçeği öğrendik.
- Finally we have learned the truth.
İlerlememize engel olan şeyler eninde sonunda kaldırıldı.
- The obstacles to our progress have been removed at last.
Tom ve Mary nihayet tamamen yalnızdı.
- Tom and Mary were finally completely alone.
Tom sonunda Mary'den bir ders kitabı aldı.
- Tom finally got a text from Mary.
Bir bebek olarak dört ayak üzerinde emekler, sonra iki bacak üstünde yürümeyi öğrenir, sonunda yaşlılıkta bir değneye ihtiyacı olur.
- It crawls on all fours as a baby, then learns to walk on two legs, and finally needs a cane in old age.
Sonunda,gerçeği öğrendik.
- At last, the truth became known to us.
Sonunda aklıma güzel bir fikir geldi.
- At last a good idea struck me.
Nihayet, Japonya'nın bu bölümüne bahar geldi.
- At last, spring has come to this part of Japan.
Boşanma kağıtlarını az önce imzaladım, nihayet özgürüm!
- I've just signed the divorce papers; I'm free at last!
Son olarak, delegeler oy kullandı.
- Finally, the delegates voted.
Son olarak, on iki puan Estonya'ya!
- And finally, twelve points to Estonia!
The rains, which are still falling, have endly allayed this evil.
Finally, I washed my dog.
The question of his long-term success has now been finally settled.
The contest was long, but the Romans finally conquered.
... balanced budget. Fixing our training programs for our workers. And finally, championing ...
... So that when finally I would get that opportunity, ...