Bir adam kırklı ve ellili yaşlarında hala yürümeye başlayan bir çocuktur.
- In his forties and fifties, a man is still a toddler.
Arthur ellili yaşlarının başlarındaydı.
- Arthur was in his early fifties.
Radyoda çalan ellilerin bir müziği vardı.
- There was some fifties music playing on the radio.
On, yirmi, otuz, kırk, elli, altmış, yetmiş, seksen, doksan, yüz.
- Ten, twenty, thirty, forty, fifty, sixty, seventy, eighty, ninety, one hundred.
Firari buradan elli kilometre uzaktaki küçük bir kasabada ortaya çıkmış, ama sonra gözden kaybolmuş.
- The fugitive surfaced in a small town fifty miles from here but then disappeared again.
Do you want small bills or are fifties OK?.