fidye

listen to the pronunciation of fidye
التركية - الإنجليزية
ransom

Tom and Mary agreed to pay a ransom to have their daughter released. - Tom ve Mary kızlarının serbest bırakılması için bir fidye ödemeyi kabul etti.

The hijacker demanded a ransom of two million dollars. - Gaspçı iki milyon dolarlık bir fidye talep etti.

ransom money

The ransom money was stolen before it was delivered to Tom's kidnappers. - Fidye karşılığı Tom'u kaçıranlara teslim edilmeden önce çalındı.

ransom kurtulmalık
fidye için alıkoymak
(Politika, Siyaset) kidnap
fidye için birini kaçırmak
kidnap
fidye vererek kurtarmak
(Ticaret) buy off
fidye vererek kurtarmak
redeem
fidye vermek
pay a ransom
fidye ödeyerek kurtarmak
ransom
fidye ödeyerek kurtarılan
ransomed
fidye ile kurtarmak
to ransom
fidye ile kurtulma
ransom
fidye istemek
demand a ransom
fidye istemek
demand a ransom from somebody
fidye istemek
to demand a ransom (from sb)
fidye için kaldırılmış
kidnaped
fidye karşılığı bırakmak
ransom
fidye sigortası
(Sigorta) ransom insurance
fidye ve kaçırma
(Sigorta) ransom and kidnap
fidye verip kurtarmak
redeem
fidye verip kurtarmak
ransom
fidye vermek
to pay a ransom (for)
التركية - التركية
Kurtulmalık
Tutsak edilen veya rehin alınan bir kimsenin serbest bırakılması için istenen para, kurtulmalık
Fakirin sabahlı akşamlı bir günlük yiyeceği
Tutsak edilen veya rehin alınan bir kimsenin serbest bırakılması için istenen para, kurtulmalık: "Baskı altında tutulduğunu bilip fidye vaat ederek seni kaçıracak birini aramışım."- K. Bilbaşar
FİDYE
(Osmanlı Dönemi) Herhangi bir farzından birini yerine getirmeye gücü olmayan bir kimsenin Cenâb-ı Hak'tan özür dilemek kasdı ile, verdiği para veya sadaka
FİDYE
(Osmanlı Dönemi) Esir veya kölelikten kurtulmak için verilen para
FİDYE
(Osmanlı Dönemi) Fık: Fakirin sabahlı akşamlı bir günlük yiyeceği
الإنجليزية - التركية

تعريف fidye في الإنجليزية التركية القاموس.

ransom fidye
fidye ödeyerek kurtarmak
fidye
المفضلات