Olayın nedenini belirlemek için bir gerçeği bulma komitesi kuruldu.
- A fact-finding committee was set up to determine the cause of the incident.
Onun kökenini belirlemek için orta çağlara geri gitmeliyiz.
- To determine its origin, we must go back to the middle ages.
Avukat eylemin rotasını belirledi.
- The lawyer determined his course of action.
Yaşamlarımız çevremiz tarafından belirlenir.
- Our lives are determined by our environment.
Önce ne yapılacağına karar vermeliyiz.
- We should determine what is to be done first.
Yatmadan önce bu bulmacayı çözmeye karar verdim.
- I'm determined to solve this puzzle before I go to bed.
What's the best way to determine the gender of the child? Look between its legs.
- „Wie kann man am besten das Geschlecht des Kindes feststellen?“ – „Sieh ihm zwischen die Beine!“