Onların işi kurumuş ağaçları kesip devirmek.
- Their job is to fell the dead trees.
Tom derin bir uykuya daldı.
- Tom fell into a deep sleep.
O, derin bir uykuya daldı.
- She fell into a deep sleep.
Komşunun çocuğu bir ağaçtan tepe üstü düştü.
- The boy next door fell head first from a tree.
O suya tepetaklak düştü.
- He fell head over heels into the water.
Üzerine düştüğümde bileğimi kırdım.
- I broke my wrist when I fell on it.
Düştüğüm anda bileğimi kırdığımı biliyordum.
- I knew I'd broken my wrist the moment I fell.
Onların işi kurumuş ağaçları kesip devirmek.
- Their job is to fell the dead trees.
O yaklaştı ve dizlerinin üzerine düştü.
- He approached and fell on his knees.
O kaydı ve neredeyse düşecekti.
- He slipped and nearly fell.
Merdiven çöktü ve o düştü.
- The stairs collapsed and he fell.
Korkuluk çöktü ve birkaç kişi yere düştü.
- The balustrade gave way and several people fell to the ground.
I can't believe how many people still fall for the coin glued to the sidewalk.
He really fell for the attractive waitress at his favorite restaurant.
To fell seam allowances, catch the lining underneath before emerging 1/4 (6mm) ahead, and 1/8 (3mm) to 1/4 (6mm) into the seam allowance.