Kıskançlık, Amerikan yaşamının ana gerçeğidir.
- Envy is the central fact of American life.
Komşu kadın neredeyse kıskançlıktan öldü.
- The neighbor woman nearly died of envy.
Haset etmek günahtır.
- To feel envy is a sin.
Bir yandan da ona imreniyorum; tam olarak ne istediğini biliyor ve onu elde etmekten çekinmiyor.
- In some ways, I envy him; he knows exactly what he wants and he's not afraid to take it.
Kıskançlık imrenme ile aynı değildir. İkisini karıştırmayın. Bir fark var.
- Jealousy is not the same as envy. Do not confuse the two. There is a difference.
O, arkadaşlarını kıskanıyordu.
- He was the envy of his friends.
Senin başarın beni kıskandırıyor.
- Your success excites my envy.
Kıskanç ölür ama kıskançlık asla ölmez.
- The envious die, but envy never does.
Kıskançlık, Amerikan yaşamının ana gerçeğidir.
- Envy is the central fact of American life.