O, büyük ailesini beslemek zorundaydı.
- He had to feed his large family.
Oyundan sonra, o, köpeğini beslemek için doğruca eve gitti.
- After the game, he went straight home to feed his dog.
Anneler çocuklarını doyurmak için kendileri açlıktan öldü.
- Mothers starved themselves to feed their children.
Herkese yedirmek için yeterli sandviç yaptı.
- Tom made enough sandwiches to feed everyone.
Tom herkesi beslemeye yetecek kadar yiyecek getirdi.
- Tom brought enough food to feed everyone.
Tom köpeğini sabah beslemez, sadece akşam.
- Tom doesn't feed his dog in the morning, only in the evening.
Tavukları tohumla besle.
- Feed chickens with seeds.
Benim veteriner köpeğini ticari köpek maması ile beslemeyecek.
- My vet won't feed his dog commercial dog food.
Köpeğime her akşam iki fincan köpek maması yediririm.
- I feed my dog two cups of dog food every evening.
Aç kuşlar kuş besleyiciden yiyorlardı.
- The hungry birds were eating from the bird feeder.
Çoğu balinalar planktonla beslenir.
- Most whales feed on plankton.
Sana çok yemek vermediler, değil mi?
- They didn't feed you much, did they?
Köpeğe yemek vermedim.
- I didn't feed the dog.
İki köpeğim var ve onlardan her birini aynı miktarda yiyecekle besliyorum.
- I have two dogs and I try to feed them each the same amount of food.
Ailemi beslemek için yeterli yiyecek almaya zar zor gücüm yetiyor.
- I can barely afford to buy enough food to feed my family.
Biz yemeden önce köpeğimi beslemeyi tercih ederim.
- I would rather feed my dog before we eat.
Filin yemeği binlerce karınca doyurmaya yeter.
- The elephant's meal is enough to feed thousands of ants.
And the reality is, for all the talk about lobbying reform, Congress has never been known to bite the hand that feeds it.
We got interesting results after feeding the computer with the new data.
Feed the dog every evening.