Ölümden korkmak, ölmekten daha acımasızdır.
- It is more cruel to fear death than to die.
Büyümüştüm, ama karanlıktan korkmaktan vazgeçmedim
- I grew up, but I have not stopped fearing the dark.
O, köpeğin korkusundan giremedi.
- That boy could not enter for fear of the dog.
Onun ölü olabileceğinden korkuyorlar.
- They fear that he may be dead.
Göklerden ve yerden korkmayın fakat Wenzhou'lu bir kişinin kendi dilini konuştuğunu duymaktan korkun.
- Do not fear the heavens and the earth, but be afraid of hearing a person from Wenzhou speak in their local tongue.
Sadece bir aptal denizden korkmaz.
- Only a fool doesn't fear the sea.
Kilo alacağı korkusuyla diyet yapıyor.
- She is on a diet for fear that she will put on weight.
Onun ölü olabileceğinden korkuyorlar.
- They fear that he may be dead.
Tom'un güvenliği için endişe ediyorum.
- I fear for Tom's safety.
Çocuğun korkusu ebeveynlerini endişelendirdi.
- The child's fear worried the parents.
Korkunun ne olduğunu bilmiyorum.
- I don't know what fear is.
Korkmamız gereken tek şey, korkunun kendisidir.
- The only thing we have to fear is fear itself.
I fear I have bad news for you: your husband has died.
I fear the worst will happen.
People who fear God can be found in Christian churches.
I have a fear of ants.
Be God,’ sayde Sir Gawayne, ‘his grevys me but lytyll; yet shalt thou nat feare me for all thy grete wordis.