Kaçınılamaz şeyden korkmak aptalcadır.
- It is foolish to fear what you cannot avoid.
Ölümden korkmak, ölmekten daha acımasızdır.
- It is more cruel to fear death than to die.
Kilo alacağı korkusuyla diyet yapıyor.
- She is on a diet for fear that she will put on weight.
O, köpeğin korkusundan giremedi.
- That boy could not enter for fear of the dog.
O, tehlikeden korkmayacak kadar aptaldır.
- He is too dumb to fear danger.
Öyle korkmana gerek yok.
- You need not have such fear.
Tom'un hastalığı ne kadar ciddi? En kötü ihtimalmiş gibi endişelenmeliyiz.
- How serious is Tom's sickness? - We should fear the worst.
Tom'un güvenliği için endişe ediyorum.
- I fear for Tom's safety.
Onun ölü olabileceğinden korkuyorlar.
- They fear that he may be dead.
O, köpeğin korkusundan giremedi.
- That boy could not enter for fear of the dog.
Korkunun ne olduğunu biliyor musun?
- Do you know what fear is?
Korkunun ne olduğunu bilmiyorum.
- I don't know what fear is.
Benim enerjik, korkusuz kardeşimi bulmak istiyorum.
- I want to find my energetic, fearless brother.
Onlar korkusuz görünüyordu.
- They seemed fearless.
Bu kulüp korkunç şekilde sıkıcıdır. Dans alanı boş ve sigara içme verandası tıka basa doludur.
- This club is fearfully dull. The dance floor is empty and the smoking patio is packed.
Korkunç gürültü ilk defa gelen birini şaşırttı.
- The fearful noise astonished anyone coming for the first time.
Anyone affected by the supplier’s activities has access to communicate concerns or submit complaints without discrimination or fear of reprisals.
Tom cesur ve korkusuz.
- Tom is courageous and fearless.
Ölümden çok korkuyorum. Ancak bundan korkarak bunu önleyemiyorum-Ben sadece hayatı kendim için daha kötü yapıyorum.
- I'm very fearful of death. But by fearing it, I'm not preventing it - I'm just making life more difficult for myself.
Tom korku içinde yaşamak istemiyor.
- Tom doesn't want to live in fear.
Korku içinde titremeye başladı.
- He started shaking in fear.
Strike fear into your enemies.
Korkusuzluk dışında korkacak bir şey yok.
- There is nothing to fear but fearlessness.
İyi sona erecek, hiç korkma!
- It will end well, never fear!
Beni takip et ve korkma.
- Follow me and have no fear.
I fear I have bad news for you: your husband has died.
I fear the worst will happen.
People who fear God can be found in Christian churches.
I have a fear of ants.
Be God,’ sayde Sir Gawayne, ‘his grevys me but lytyll; yet shalt thou nat feare me for all thy grete wordis.
He was struck by fear on seeing the snake.
For many years, the name of the Thracian slave Spartacus struck fear into the
hearts of the Roman people.
... and my fear is that the longer I'm unemployed the harder it is ...
... fear and headlines rather than by empirical ...