If you eat too much you will become fat.
- Çok fazla yersen şişmanlarsın.
I don't know much about computers.
- Bilgisayarlar hakkında çok fazla şey bilmiyorum.
We have a surplus of food.
- Bizim yiyecek fazlalığımız var.
That country has a trade surplus. It exports more than it imports.
- O ülkenin ticaret fazlası var. O, ithalatından çok ihracat yapıyor.
It is not rare at all to live over ninety years.
- Doksan yıldan fazla yaşamak hiç ender değildir.
It took me more than one month to get over my cold.
- Soğuk algınlığımı atlatmam bir aydan daha fazla zamanımı aldı.
It's not such a big problem. You're worrying way too much.
- O öyle büyük bir sorun değil. Oldukça fazla üzülüyorsun.
That jacket is way too big for you.
- O ceket sizin için çok fazla büyük.
She smokes excessively.
- O çok fazla sigara içiyor.
Excessive gambling causes the same brain changes as a drug addiction.
- Fazla kumar, uyuşturucu bağımlılığına benzer beyin değişimlerine neden olur.
Too much drinking will make you sick.
- Çok fazla içmek seni hasta edecek.
I have too much homework today.
- Bugün, çok fazla ödevim var.
We have more than enough time to spare.
- Harcamak için gereğinden fazla zamanımız var.
He drinks far too much beer.
- O çok fazla bira içer.
Tom has far more experience than Mary.
- Tom'un Mary'den daha fazla deneyimi var.
Soldiers currently in theatre will not be made redundant.
- Şu an tiyatrodaki askerler ihtiyaç fazlası yapılmayacaklar.
We have more than enough time to spare.
- Harcamak için gereğinden fazla zamanımız var.
Why do you spend most of your spare time with Tatoeba?
- Tatoeba ile benimle harcadığından daha fazla zaman harcamayı tercih edersin.
Phenolphthalein will turn fuchsia in the presence of a base with a pH of or above 10.0 and will remain colorless in the presence of a solution with a pH of or below 8.2.
- Fenolftalein, 10.0 ya da daha fazla bir pH'a sahip olan bir baz varlığında parlak mora dönüşecektir ve 8.2 ya da daha az bir pH değerine sahip bir çözeltinin varlığında renksiz kalacaktır.
I love this book above all.
- Bu kitabı her şeyden fazla seviyorum.
They have an extra bed.
- Onların fazladan bir yatağı var.
We'll need an extra ten dollars.
- Fazladan bir on dolara ihtiyacımız olacak.
Don't drink to excess.
- İçkiyi fazla kaçırma.
You shouldn't eat to excess.
- Çok fazla yememelisin.
Tom had seen Mary with John on more than one occasion before and finally figured out that they were seeing each other.
- Tom daha önce Mary'yi John'la birlikte birden fazla ortamda görmüştü ve sonunda onların birbirlerini gördüklerini anladı.
The price turned out to be lower than I thought.
- Fiyat düşündüğümden daha da fazla düştü.
The Philippines experienced more than twenty super typhoons that year.
- Filipinler o yıl yirmiden fazla süper tayfun yaşadı.
Don't get so nervous there is a plenty of time to answer all the questions.
- Tüm soruları cevaplamak için çok fazla zamanınız olduğu için gergin olmayın.
I've got plenty more.
- Çok daha fazlasına sahibim.
The patient was quite beyond help, so that the doctors could do no more.
- Hasta yardım almanın ötesindeydi, onun için doktorlar daha fazlasını yapamadı.