Ona şişman denmez, iriydi.
- He was large, not to say fat.
Bu pastanın neredeyse hepsini yiyen çocuk çok şişman olmalı.
- The child who ate almost all this cake must be very fat.
Tombul beyaz bir kedi, duvarın üstüne oturdu ve onları uykulu gözlerle seyretti.
- A fat white cat sat on a wall and watched them with sleepy eyes.
O şişman değil - sadece biraz tombul.
- She's not fat – she's just a little plump.
Diğer çocuklar onu Şişko diye çağırıyor.
- The other children call him Fatty.
Bana şişko mu dedin sen?
- Did you just call me fat?
Diyetin çok fazla yağlı mıdır?
- Does your diet have too much fat?
Yağlı bir diyeti sevmiyorum.
- I don't like a fat diet.
Bu pantolonla kilolu görünüyor muyum?
- Do I look fat in these jeans?
Parmaklarım bu eldivenlere sığmayacak kadar kalın.
- My fingers are too fat to fit into these gloves.
Babam ona yardım etmesi için verimli bir asistan istiyor.
- My father wants an efficient assistant to help him.
Yağlı yiyecekler yememelisin.
- You shouldn't eat fatty foods.
Yağlı yiyecekleri sevmiyorum.
- I don't like fatty foods.
We need to trim the fat in this company.
The fat wallets of the men from the city brought joy to the peddlers.
I saw Daniel crack a fat..
The fat man had trouble getting through the door.
Tom said that his father worked in Boston.
- Tom said his father worked in Boston.
My father, who is now working in the United States, wrote us a letter last week.
- My father, who is now working in America, wrote us a letter last week.