Ben kaderime boyun eğmek için zorlandım.
- I was forced to submit to my fate.
O, kaderini kabul etmek zorunda kaldı.
- She had to accept her fate.
Hiçbir amacı yokmuş gibi görünen ama var olmaktan başka bir kaderi olmadığı da açık olan bir sonsuzluktaki sonsuz gelecekte neler olacak?
- What will happen in the eternal future that seems to have no purpose, but clearly just manifested by fate?
Kocasıyla aynı akıbeti paylaştı.
- She shared her husband's fate.
Hiçbir amacı yokmuş gibi görünen ama var olmaktan başka bir kaderi olmadığı da açık olan bir sonsuzluktaki sonsuz gelecekte neler olacak?
- What will happen in the eternal future that seems to have no purpose, but clearly just manifested by fate?
Son tanık mahkûmun kaderini belirledi.
- The last witness sealed the prisoner's fate.
Herkes aynı kaderi bekliyordu - ölüm.
- Everybody was waiting the same fate - death.
Belki ölüme meydan okumamalısın.
- Maybe you shouldn't tempt fate.
The oracle's prediction fated Oedipus to kill his father, not all his striving could change what would occur.
Accept your fate.
It started with that fateful trip, history was never the same afterwards.