Bir köpek bir insanın koşabildiğinden daha hızlı koşabilir.
- A dog can run faster than a man can.
Ken senden daha hızlı koşar.
- Ken runs faster than you.
Ken senden daha hızlı koşar.
- Ken runs faster than you.
Kim daha hızlı koşar, Ken mi Tony mi?
- Who runs faster, Ken or Tony?
Yazılım donanımın hızlanmasından daha hızlı yavaşlıyor.
- Software is getting slower more rapidly than hardware becomes faster.
Nefes almam hızlandı ve gerildim.
- My breathing got faster and I became tense.
Tom yeni başladı fakat çabuk anlıyor.
- Tom's a beginner, but he catches on fast.
Bu kazada beni en çok şaşırtan şey avukatların olay yerine bu kadar çabuk gelmeleri.
- What surprised me most about that accident is how fast the lawyers arrived on the scene.
Lütfen çok hızlı konuşma.
- Please don't speak so fast.
Senin kadar hızlı koşamam.
- I can't run as fast as you.
İslam'ın beş şartı; şehadet etmek, namaz kılmak, oruç tutmak, zekat vermek ve hacca gitmektir.
- The five pillars of Islam are belief, worship, fasting, almsgiving, and pilgrimage.
Tom sadece su içerek üç gün oruç tuttu.
- Tom fasted for three days, only drinking water.
İslam'ın beş şartı; şehadet etmek, namaz kılmak, oruç tutmak, zekat vermek ve hacca gitmektir.
- The five pillars of Islam are belief, worship, fasting, almsgiving, and pilgrimage.
Tom yatağına yığıldı ve kısa sürede hızlıca uyudu.
- Tom flopped onto his bed and was soon fast asleep.
Noel hızla yaklaşıyor.
- Christmas is fast approaching.
Saklanan zemin köpek balıklarından biri onu uyluğun üst kısmından hızla yakalamadan önce o birkaç yardadan daha fazla yüzmemişti.
- He had not swum more than a few yards before one of the skulking ground sharks had him fast by the upper part of the thigh.
Gözlerinizi açık tutun, hızlı olacak.
- Keep your eyes open, it's going to happen fast.
Gerçekleri en çok açığa çıkaran, en çabuk ölür.
- He who uncovers the most dies the fastest.
Işık sesten çok daha hızlı hareket eder.
- Light travels much faster than sound.
Kim daha hızlı koşar, Ken mi Tony mi?
- Who runs faster, Ken or Tony?
Emniyet kemerleriniz bağlı şekilde koltuklarınızda kalın.
- Remain in your seats with your seat belts fastened.
Tüm gevşek düğümleri kontrol edin ve onları sıkı bağlayın.
- Check all the loose knots and fasten them tight.
Bu ağaca sıkı dayanın.
- Hold fast to this tree.
Tom'un uyumada problemi olduğunda, o kakımları saymaya başlar.O, onu çabucak sakin bir hale getirir. Ve o kakımları elliye kadar sayabilmeden önce derin uykuya dalar.
- When Tom has trouble sleeping, he starts counting stoats. That quickly brings him into a peaceful mood, and he is fast asleep before he could count the stoats to fifty.
Onun yanında, ben bizim sınıfta en hızlı koşucuyum.
- Next to him, I'm the fastest runner in our class.
The horsemen came fast on our heels.
It is at the core of the Vision Quest, the solitary period of fasting and closeness to the earth to discover one's life path and purpose.
All the washing has come out pink. That red tee-shirt was not fast.
Do it as fast as you can.
He is fast asleep.
She's fast – she slept with him on their first date.
Hold this rope as fast as you can.
I am going to buy a fast car.
There must be something wrong with the hall clock. It is always fast.
That rope is dangerously loose. Make it fast!.
Even the dumbest criminal is likely to look in his rearview at some point, and think, I wonder is that the same '69 Mustang with go-faster stripes.
... What Einstein showed was that the faster you move, the heavier you get. So your weight ...
... safer, and faster browser. ...