Tom yeni başladı fakat çabuk anlıyor.
- Tom's a beginner, but he catches on fast.
Bu kazada beni en çok şaşırtan şey avukatların olay yerine bu kadar çabuk gelmeleri.
- What surprised me most about that accident is how fast the lawyers arrived on the scene.
Senin kadar hızlı koşamam.
- I can't run as fast as you.
Şu öğrenci hızlı koşar, değil mi?
- That student runs fast, doesn't he?
İslam'ın beş şartı; şehadet etmek, namaz kılmak, oruç tutmak, zekat vermek ve hacca gitmektir.
- The five pillars of Islam are belief, worship, fasting, almsgiving, and pilgrimage.
En son ne zaman oruç tuttun?
- When was the last time you fasted?
Fadıl bir Müslüman olmamasına rağmen oruç tutmaya başladı.
- Fadil started fasting although he wasn't a Muslim.
Gözlerinizi açık tutun, hızlı olacak.
- Keep your eyes open, it's going to happen fast.
Ben, özellikle Pekin gibi büyük şehirler ile ilgili olarak Çin'i tek bir cümleyle açıklayabilirim. - Çin, yaşam hızı hem hızlı hem de keyifli bir ülkedir.
- I can describe China, especially in relation to big cities like Beijing, in one sentence - China is a country whose pace of life is both fast and leisurely.
Kim daha hızlı koşar, Ken mi Tony mi?
- Who runs faster, Ken or Tony?
Ken senden daha hızlı koşar.
- Ken runs faster than you.
Koko, hızla öğrenmeye devam etti.
- Koko continued to learn fast.
Dünya hızla değişiyor.
- The world is changing fast.
Tüm gevşek düğümleri kontrol edin ve onları sıkı bağlayın.
- Check all the loose knots and fasten them tight.
Bu ağaca sıkı dayanın.
- Hold fast to this tree.
Emniyet kemerleriniz bağlı şekilde koltuklarınızda kalın.
- Remain in your seats with your seat belts fastened.
Tom'un uyumada problemi olduğunda, o kakımları saymaya başlar.O, onu çabucak sakin bir hale getirir. Ve o kakımları elliye kadar sayabilmeden önce derin uykuya dalar.
- When Tom has trouble sleeping, he starts counting stoats. That quickly brings him into a peaceful mood, and he is fast asleep before he could count the stoats to fifty.
Onun yanında, ben bizim sınıfta en hızlı koşucuyum.
- Next to him, I'm the fastest runner in our class.
Tom yatağına yığıldı ve kısa sürede hızlıca uyudu.
- Tom flopped onto his bed and was soon fast asleep.
Fadıl bir Müslüman olmamasına rağmen oruç tutmaya başladı.
- Fadil started fasting although he wasn't a Muslim.
İslam'ın beş şartı; şehadet etmek, namaz kılmak, oruç tutmak, zekat vermek ve hacca gitmektir.
- The five pillars of Islam are belief, worship, fasting, almsgiving, and pilgrimage.
Ayaküstü yemekten usandım.
- I'm tired of eating fast food.
Bakmaya gittiğimde çocuğu derin uykuda buldum.
- When I went to look, I found the boy fast asleep.
Yaşlı ayı derin uykuda.
- The old bear is fast asleep.
En sevdiğiniz hızlı yiyecek nedir?
- What's your favorite fast food?
Birçok kötü alışkanlıklarım var ama hamburger türü yiyecek onlardan biri değil.
- I have many vices, but fast food isn't one of them.
Hamburger türü yiyeceklerden bıktım.
- I'm fed up with fast food.
Fadıl bir Müslüman olmamasına rağmen oruç tutmaya başladı.
- Fadil started fasting although he wasn't a Muslim.
İslam'ın beş şartı; şehadet etmek, namaz kılmak, oruç tutmak, zekat vermek ve hacca gitmektir.
- The five pillars of Islam are belief, worship, fasting, almsgiving, and pilgrimage.
Işık sesten çok daha hızlı hareket eder.
- Light travels much faster than sound.
Kim daha hızlı koşar, Ken mi Tony mi?
- Who runs faster, Ken or Tony?
Yazılım donanımın hızlanmasından daha hızlı yavaşlıyor.
- Software is getting slower more rapidly than hardware becomes faster.
Nefes almam hızlandı ve gerildim.
- My breathing got faster and I became tense.
Senin sınıfında en hızlı kim koşabilir?
- Who can run fastest in your class?
Mike, kendi sınıfında en hızlı koşar.
- Mike runs fastest in his class.
Ken senden daha hızlı koşar.
- Ken runs faster than you.
Genel olarak söylemek gerekirse, oğlanlar kızlardan daha hızlı koşabilirler.
- Generally speaking, boys can run faster than girls.
İslam'ın beş şartı; şehadet etmek, namaz kılmak, oruç tutmak, zekat vermek ve hacca gitmektir.
- The five pillars of Islam are belief, worship, fasting, almsgiving, and pilgrimage.
The horsemen came fast on our heels.
It is at the core of the Vision Quest, the solitary period of fasting and closeness to the earth to discover one's life path and purpose.
All the washing has come out pink. That red tee-shirt was not fast.
Do it as fast as you can.
He is fast asleep.
She's fast – she slept with him on their first date.
Hold this rope as fast as you can.
I am going to buy a fast car.
There must be something wrong with the hall clock. It is always fast.
That rope is dangerously loose. Make it fast!.
Their pressure defense gives them a lot of fast breaks off of steals.
After James fell in with fast company he started doing drugs and sleeping around.
The over reliance on fast food restaurants is believed to be a major contributor to the increase in obesity.
The head of Sydney Airport thinks frequent flyers should be fast-tracked through security checks..
Google welcomes the ISO decision to not approve the fast track of Microsoft's OOXML..
... get up and sketched it real fast and then I ...
... That fast. ...