Biz mutlu bir birlikteliği yürütme kapasitesi ile doğmadık.
- We aren't born with the capacity to carry out a happy coexistence.
Bu fabrikanın üretim kapasitesi haftada 250 araçtır.
- This factory's productive capacity is 250 cars a week.
Otobüs tam kapasite doluydu.
- The bus was filled to capacity.
Salon tam kapasite doluydu.
- The hall was filled to capacity.
Bay Brown büyükelçi sıfatıyla hareket ediyordu.
- Mr Brown was acting in the capacity of ambassador.