It will not make much difference whether you go today or tomorrow.
- Bugün ya da yarın gitmen pek fark yaratmayacak.
In theory, there is no difference between theory and practice. But, in practice, there is.
- Teoride, teori ve pratik arasında hiçbir fark yoktur. Fakat pratikte, var.
It is important for English learners to remember the distinction between 'fun' and 'funny'.
- İngilizce öğrenenlerin 'eğlence ve 'eğlenceli' arasındaki farkı hatırlamaları önemlidir.
The age gap between them is rather large.
- Aralarındaki yaş farkı oldukça fazla.
There is a generation gap between them.
- Onlar arasında kuşak farkı var.
Tom is well aware of the odds.
- Tom ihtimallerin farkındadır.
Tom noticed something odd.
- Tom tuhaf bir şey fark etti.
Even if it is true, it matters little.
- Doğru olsa bile çok az fark eder.
It wouldn't matter to me.
- Benim için fark etmez.
The cancer had spread to several organs.
- Kanser farklı organlara yayıldı.
Diversity is what gives us strength.
- Bize güç veren şey farklılıktır.
Tom didn't seem to notice any problems.
- Tom herhangi bir sorun olduğunu fark etmiş gibi görünmüyordu.
He's bound to notice your mistake.
- Onun hatanı farketmesi kesin.
Tom is well aware of the odds.
- Tom ihtimallerin farkındadır.