O mükemmel olmaktan uzaktır.
- He is far from perfect.
Bir şey alamayacak kadar çok uzak.
- To take something too far.
Telefon kullanabileceğimiz buradan uzakta olmayan bir yer var.
- There is a place not far off from here where we can use the phone.
Bilgelik yolunda yürümek isteyen hatadan korkmamalı, zira ne kadar çok gelişme yaparsa yapsın hiç önemi yok, onun amacı elde edilemeyecek kadar uzak kalır.
- He who wants to travel the path of wisdom must not fear failure, for no matter how much progress he makes, his goal remains unattainably far off.
O, çok uzaklardan geldi.
- He came from far away.
Uzaklarda ama hala onu seviyorum.
- She is far away, but I still love her.
Uzağa gitsen bile, telefon üzerinden birbirimizle temas kurmaya devam edelim.
- Even if you go far away, let's keep in touch with each other over the phone.
Onlar büyükelçi Tom Jackson'ı ellerinden geldiği kadar Washington'dan uzağa gönderdiler.
- They sent ambassador Tom Jackson as far away from Washington as they ever could.
Habarovsk, Rus Uzak Doğusu'nun en büyük şehirleri arasındadır.
- Khabarovsk is among the largest cities of the Russian Far East.
Son zamanlarda, bilgisayar kullanımında artan çeşitlilik, ofis alanlarının çok ötesine uzandı.
- Recently, the increasing diversity of computer use has extended far beyond the realms of the office.
Kapıdan daha öteye gitmedi.
- He went no farther than the gate.
Jane'in veda konuşması bizi çok üzdü.
- Jane's farewell speech made us very sad.
Son zamanlarda, bilgisayar kullanımında artan çeşitlilik, ofis alanlarının çok ötesine uzandı.
- Recently, the increasing diversity of computer use has extended far beyond the realms of the office.
Tom karısı Mary ile birlikte Boston'dan çok uzakta olmayan bir çiftlikte yaşıyor.
- Tom lives on a farm with his wife, Mary, not too far from Boston.
Tom'un yeme isteği vardı fakat evde yiyecek bir şey olmadığı için yaşadığı yerden çok uzakta olmayan mahalle marketine gitti.
- Tom had the munchies, but since there was nothing in the house to eat, he went to the convenience store not too far from where he lived.
Tom ne kadar uzağa gittiğini görmek için kilometre sayacını kontrol etti.
- Tom checked his odometer to see how far he'd driven.
Arabayı yarışa sokma.Biz mümkün olduğu kadar onu uzağa götürteceğiz.
- Don't race the car. We want to make it go as far as possible.
Söylenti her yerde yayıldı.
- The rumor spread far and wide.
Tom çok uzakta yaşamıyor.
- Tom doesn't live very far away.
Sen çok uzakta oturuyorsun.
- You live too far away.
O kararın geniş kapsamlı ve ciddi sonuçları olacaktır.
- That decision will have far-reaching and serious consequences.
Bu, geniş kapsamlı sonuçlar doğurabilir.
- This could have far-reaching consequences.
persons who are far apart.
Onun modernizasyonu beklentilerimin çok ötesindeydi.
- Its modernization was far beyond my expectations.
The result is a far cry from what we expected.
İmparatorluğun ve keşif gezisinin buluştuğu bu yerde, ortaya koyduğumuz her gizem için çok daha fazlasının söylenmeden kalması gerekir.
- In this place where empire and exploration meet, for every mystery we reveal, far more must remain unspoken.
Sigara içenler muhtemelen sigara içmeyenlerden çok daha fazla akciğer kanseri geliştirirler.
- Smokers are far more likely to develop lung cancer than non-smokers are.
Öğrettiğimden çok daha fazla şey öğrendim.
- I learned far more than I taught.
radikal dinci, radical sağcı gibi.
You have all come far and you will go farther.
He moved to the far end of the state. She remained at this end.
He went to a far country.
He was far richer than we'd thought.
It was a far adventure, full of danger.
We are on the far right on this issue.
Their formatting and organization is far and away better than their closest rival.
Well, it all started when we first went to Brighton on holiday together. Dierdre (that's my wife) and I have always been very close companions, and I never particularly anticipated any marital strife. Indeed, the very idea of consulting such a professional marital advisor as yourself has always been of the greatest repugnance to me. Although, (chuckles) far be it from me to impugn the nature of your trade, or ... or profession.
a far cry taller.
Life in the big city was a far cry from his upbringing on a quiet, small farm.
We were discussing a new base for our office, but moving to Antarctica seemed too far out.
Far out! The game has a hidden cow level.
He is full of far-fetched ideas to make money.
it may be, if like industry were used, those far fetched druggs would prosper as well with us, as in those countries, whence now we have them .
... to accept as objects of our sympathy was far more limited than it was today. Here’s ...
... it. And as far as currency manipulation, the currency ...