Onun çalışması kabul edilebilir, ama mükemmel olmaktan uzak.
- His work was acceptable, but far from excellent.
Bir şey alamayacak kadar çok uzak.
- To take something too far.
Jane'in veda konuşması bizi çok üzdü.
- Jane's farewell speech made us very sad.
Jon, Tom'dan çok daha çekicidir.
- Jon is far more attractive than Tom.
Tom ne kadar uzağa gittiğini görmek için kilometre sayacını kontrol etti.
- Tom checked his odometer to see how far he'd driven.
Fred benden nefret ettiğini söyleyecek kadar uzağa gitti.
- Fred went so far as to say that he had hated me.
Kapıdan daha öteye gitmedi.
- He went no farther than the gate.
Onun modernizasyonu beklentilerimin çok ötesindeydi.
- Its modernization was far beyond my expectations.
İstasyona ne kadar uzakta?
- How far is it to the station?
Tom karısı Mary ile birlikte Boston'dan çok uzakta olmayan bir çiftlikte yaşıyor.
- Tom lives on a farm with his wife, Mary, not too far from Boston.
Gözden ırak olan, gönülden ırak olur.
- Far from eye far from heart.
Tom'un Mary'den daha fazla deneyimi var.
- Tom has far more experience than Mary.
Çiftliklerin %75'inden fazlası domuz ve süt ineği yetiştirdi.
- More than 75% of farms raised pigs and milk cows.
Ben daha ileriye gidemem.
- I can't go any further.
Ben daha ileri yürüyemem.
- I can't walk any further.
Noel artık uzak değil.
- Christmas isn't far off now.
Telefon kullanabileceğimiz buradan uzakta olmayan bir yer var.
- There is a place not far off from here where we can use the phone.
Uzağa gitsen bile, telefon üzerinden birbirimizle temas kurmaya devam edelim.
- Even if you go far away, let's keep in touch with each other over the phone.
Onlar büyükelçi Tom Jackson'ı ellerinden geldiği kadar Washington'dan uzağa gönderdiler.
- They sent ambassador Tom Jackson as far away from Washington as they ever could.
Uzaklarda ama hala onu seviyorum.
- She is far away, but I still love her.
O, çok uzaklardan geldi.
- He came from far away.
Habarovsk, Rus Uzak Doğusu'nun en büyük şehirleri arasındadır.
- Khabarovsk is among the largest cities of the Russian Far East.
Söylenti her yerde yayıldı.
- The rumor spread far and wide.
Tom bizi duyamayacak kadar çok uzakta.
- Tom is too far away to hear us.
O, otelden çok uzakta değildir.
- It is not far away from the hotel.
Bu araştırmanın toplumsal sonuçları muhtemelen çok geniş kapsamlıdır.
- The societal implications of this research are likely to be far-reaching.
Bu, geniş kapsamlı sonuçlar doğurabilir.
- This could have far-reaching consequences.
persons who are far apart.
Onun modernizasyonu beklentilerimin çok ötesindeydi.
- Its modernization was far beyond my expectations.
The result is a far cry from what we expected.
Öğrettiğimden çok daha fazla şey öğrendim.
- I learned far more than I taught.
İmparatorluğun ve keşif gezisinin buluştuğu bu yerde, ortaya koyduğumuz her gizem için çok daha fazlasının söylenmeden kalması gerekir.
- In this place where empire and exploration meet, for every mystery we reveal, far more must remain unspoken.
Öğrettiğimden çok daha fazla şey öğrendim.
- I learned far more than I taught.
O çok fazla bira içer.
- He drinks far too much beer.
Bizim üniversite çok fazla elektrik tüketir.
- Our college uses far too much electricity.
radikal dinci, radical sağcı gibi.
Ay yakındır. Mars çok daha uzaktır.
- Luna is close by. Mars is much farther away.
Hatırladığım kadarıyla, Tom'un evi ana yoldan biraz daha uzak.
- As I recall, Tom's house is a little farther in from the main road.
Tom'un daha fazla sorusu yoktu.
- Tom had no further questions.
O, beni daha fazla sorumluluktan kurtarıyor.
- That absolves me from further responsibility.
Havaalanı ne kadar uzak?
- How far away is the airport?
Ben uzakta bir ışık gördüm.
- I saw a light far away.
Ben hiç etkilenmedim.
- I'm far from impressed.
Bunu anlamak hiç kolay değil.
- It is far from easy to understand it.
Ay yakındır. Mars çok daha uzaktır.
- Luna is close by. Mars is much farther away.
Hatırladığım kadarıyla, Tom'un evi ana yoldan biraz daha uzak.
- As I recall, Tom's house is a little farther in from the main road.
Daha fazla yürüyemeyecek kadar çok yorgundum.
- I was too tired to walk any farther.
Ben daha ileri yürüyemem.
- I can't walk any further.
Daha ileri yürüyemeyecek kadar çok yorgunum.
- I'm too tired to walk any further.
Daha çok bilgi için ofise başvurun.
- Apply to the office for further details.
Onun yeni işi onu ailesinden daha çok ayırıyor.
- His new job further separates him from his family.
Daha fazla bir indirim talep ederseniz, ödeme koşullarını değiştirmeyi öneririz.
- If you request a further discount, we suggest changing the terms of payment.
O benden daha ileriye yüzebilir.
- She can swim further than I can.
Daha da ileri gitmek zorunda olduğumuzu sanmıyorum.
- I don't think we have to go any further.
Tom daha da ileri gitmek istemedi.
- Tom didn't want to go any further.
O daha ileri gidemeyecek kadar çok yorgun.
- He is too tired to go any farther.
Daha ileri yürüyemem.
- I can't walk any farther.
Biz dinlenmeden daha uzağa gidemeyiz.
- We cannot go any farther without a rest.
Daha uzağa yürüyemem.
- I can walk no farther.
Ay dünyadan en uzak mesafede olduğunda meydana gelen tutulma tipi halkalı güneş tutulmasıdır. Ay sonra güneş diskini tamamen engellemek için çok küçük görünür.
- The eclipse type that occurs when the Moon is at its farthest distance from the Earth is an annular eclipse. The Moon then appears too small to completely block out the disk of the Sun.
Neptün güneşten en uzak gezegendir.
- Neptune is the farthest planet from the Sun.
Başka bir talimata kadar sessiz kalacaksın.
- You will remain silent until further instructed.
Söyleyecek başka bir şeyin var mı?
- Do you have anything further to say?
Söyleyecek başka bir şeyin var mı?
- Do you have anything further to say?
Başka gecikmelerden kaçınmalıyız.
- We need to avoid any further delays.
Tom daha uzağa gitmedi.
- Tom didn't get any further.
Google Translate, Ubuntu Çevirileri için yeterince iyi değildir. Ayrıca bu, Ubuntu ilkesine de aykırıdır.
- Google Translate is not good enough for Ubuntu Translations. Furthermore, this is against Ubuntu policy.
O sadece güzel değil fakat aynı zamanda nazik ve ayrıca zeki.
- She is not only beautiful, but also gentle and, furthermore, intelligent.
Okulumuz istasyondan daha uzaktır.
- Our school is further away than the station.
O sadece biraz daha uzak.
- It's just a little further.
Onun yeni işi onu ailesinden daha çok ayırıyor.
- His new job further separates him from his family.
O benim evimden uzakta yaşar.
- He lives far away from my house.
Biz uzakta bir ışık gördük.
- We saw a light far away.
O, güzel olmaktan çok uzak.
- She is far from beautiful.
O, fakir olmaktan çok uzak, aslında çok parası var.
- He is far from poor, in fact he has a lot of money.
Telefon kullanabileceğimiz buradan uzakta olmayan bir yer var.
- There is a place not far off from here where we can use the phone.
Daha ileriye gidemeyecek kadar çok yorgundu.
- He was too tired to walk any farther.
Onlar üç mil öteye yürüdü.
- They walked three miles farther.
Kapıdan daha öteye gitmedi.
- He went no farther than the gate.
O, kariyerini ilerletmek için Pekin'e gitmek istiyor.
- She wants to go to Beijing to further her career.
You have all come far and you will go farther.
He was far richer than we'd thought.
We are on the far right on this issue.
It was a far adventure, full of danger.
He went to a far country.
He moved to the far end of the state. She remained at this end.
Like father, like son.
- The apple does not fall far from the trunk.
Tom helps his father out on the farm.
- Tom helps his dad out on the farm.
Their formatting and organization is far and away better than their closest rival.
Well, it all started when we first went to Brighton on holiday together. Dierdre (that's my wife) and I have always been very close companions, and I never particularly anticipated any marital strife. Indeed, the very idea of consulting such a professional marital advisor as yourself has always been of the greatest repugnance to me. Although, (chuckles) far be it from me to impugn the nature of your trade, or ... or profession.
a far cry taller.
Life in the big city was a far cry from his upbringing on a quiet, small farm.
Far out! The game has a hidden cow level.
We were discussing a new base for our office, but moving to Antarctica seemed too far out.
He is full of far-fetched ideas to make money.
it may be, if like industry were used, those far fetched druggs would prosper as well with us, as in those countries, whence now we have them .
Further, affiant sayeth naught. (A formal statement ending a deposition or affidavit, immediately preceding the affiant's signature.).
Further, besides sensible things and Forms he says there are the objects of mathematics, which occupy an intermediate position,.
Further the economy.
Washington DC is further from Europe than New York.
Could you turn on your headlights?
- Farlarınızı açar mısınız?
Tom turned off the engine, but left the headlights on.
- Tom motoru kapattı ama farları açık bıraktı.
What is the difference between a lightning bolt and a lightning flash?
- Bir yıldırımla bir şimşek arasındaki fark nedir?
Light waves travel through space and various kinds of materials.
- Işık dalgaları uzayda ve farklı türde malzemelerde yolculuk ederler.
... used to, digitally so far, and some people think those don't ...
... fraction of it that's so far been made available on the ...