Ona yetişmek için adımlarımı hızlandırdım.
- I quickened my steps to catch up with her.
Tom'a yetişmek için koşmak zorunda kaldım.
- I had to run to catch up with Tom.
O, soğuk algınlığına kolayca yakalanır.
- She catches colds easily.
O, başka bir soğuk algınlığına yakalanmak istemediğinden dolayı odadan ayrılmayacak.
- She won't leave the room, because she doesn't want to catch another cold.
Gribe yakalanmayacağımdan emin olmak istiyorum.
- I want to make sure that I don't catch the flu.
Tom onlardan birinden her zaman soğuk algınlığı kapmaktan korktuğu için çocukların etrafında olmaktan hoşlanmaz.
- Tom doesn't like being around children because he's always afraid of catching a cold from one of them.
How about playing catch? Sure, why not?
- „Wollen wir Fangen spielen?“ — „Ja, gerne!“
I wanted to catch the bird, but I found it too difficult.
- Ich wollte den Vogel fangen, aber es war zu schwer für mich.
The cat chased the mouse, but it couldn't catch it.
- Die Katze jagte die Maus, aber konnte sie nicht fangen.
The cat chased the mouse, but couldn't catch it.
- Die Katze jagte die Maus, aber konnte sie nicht fangen.