Tom evlilik yıl dönümlerinde Mary'yi süslü bir restorana götürdü.
- Tom took Mary to a fancy restaurant on their anniversary.
Büyük süslü bir düğün istemiyorum.
- I don't want a big, fancy wedding.
Böyle süslü bir evde yaşayabileceğimi bir an bile asla hayal etmedim.
- I never for a moment imagined I'd be able to afford to live in such a fancy house.
Bir ejderha hayali bir yaratıktır.
- A dragon is a creature of fancy.
Her nedense o kızdan hoşlanmaya başladım.
- Somehow I have taken a fancy to that girl.
Onun seyahat için büyük bir merakı var.
- He has a great fancy for travelling.
Bu pantolon benim için çok süslü.
- These pants are too fancy for me.
Tom ve Mary evlilik yıldönümlerini kutlamak için lüks bir restorana gittiler.
- Tom and Mary went to a fancy restaurant to celebrate their wedding anniversary.
Benim lüks bir arabam yok.
- I don't have a fancy car.
Mary'nin kocası gecikmiş yıldönümü yemekleri için onu fantazi Fransız restoranına götürdü.
- Mary's husband took her to the fancy French restaurant for their belated anniversary dinner.
Aşk sadece bir fantezidir.
- Love is just a fancy.
O, fantezi bir şey değildi.
- It wasn't anything fancy.
Tom sevgililer günü için süslü bir restoranda bir rezervasyon yaptırdı.
- Tom made a reservation at a fancy restaurant for Valentine's day.
Büyük süslü bir düğün istemiyorum.
- I don't want a big, fancy wedding.
I fancy that girl over there.
I'm not keen on him and his fancy ideas.
He initiated the game winning play with a fancy, deked saucer pass to the winger.
Do you fancy going to town this weekend?.
This box contains bottles of the fancy grade of jelly.
He took a fancy to her.
This is a fancy shawl.
The film rose from Stephen's fancy.