fakirleşmiş

listen to the pronunciation of fakirleşmiş
التركية - الإنجليزية
impoverished
Past tense and past participle of impoverish
Having lost a component, an ingredient, or a faculty or a feature ; rendered poor in sth ; depleted
Reduced to poverty
Deprived; depleted; limited
Poor; reduced to poverty
destroyed financially; "the broken fortunes of the family"
poor enough to need help from others
{s} poor, pauperized; weakened, robbed of strength, deprived of its natural richness
fakir
poor

Poor is not the one who has too little, but the one who wants too much. - Fakir, çok az şeye sahip olan değildir fakat çok isteyendir.

The rich are apt to look down upon the poor. - Zenginlerin fakirleri hor görme eğilimleri vardır.

fakir
dirt

His parents were dirt-poor and could not afford to send their son to college. - Ebeveynleri çok fakirdi ve oğullarını üniversiteye göndermeyi göze alamadılar.

fakir
(Denizbilim) depauperate
fakir
{s} small
fakir
{s} destitute
fakir
(deyim) down and out
fakir
lean
fakir
(deyim) have-not
fakir
arm
fakir
destitute of
fakir
penurious
fakir
pauper

Eat breakfast like a king, lunch like a prince, and dinner like a pauper. - Bir kral gibi kahvaltı, bir prens gibi öğle yemeği ve bir fakir gibi akşam yemeği ye.

fakir
indigent
fakir
humble
fakir
badly-off
Fakir
(isim) Poor, needy, pauper
fakir
penniless
fakir
Poor man!/Poor woman!/Poor kid!/Poor thing!
fakir
fakir
fakir
ropy
fakir
poor, indigent, needy, badly-off " yoksul; pauper; (Hindu) fakir
fakir
poor, mean, run-down, shoddy (thing)
fakir
(an) unfortunate
fakir
your humble servant (a polite formula now used jocularly)
fakir
impecunious
fakir
poor, destitute, needy, impoverished
fakir
needy

We do this to help the needy. - Biz bunu fakirlere yardım etmek için yaparız.

fakir
dervish, sufi (an Indian) fakir. F
fakir
poor person; pauper
fakir
necessitous
fakir
distressed
fakir
poor person
fakir
straiten
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف fakirleşmiş في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

fakir
A faqir
fakir
{n} a monk in India, very austere
fakir
a Muslim or Hindu mendicant monk who is regarded as a holy man
fakir
an ascetic mendicant, especially one who performs feats of endurance or apparent magic
fakir
a travelling Hindu or Muslim holy man (faqir )
fakir
An Oriental religious ascetic or begging monk
fakir
{i} Hindu ascetic; Muslim monk
التركية - التركية

تعريف fakirleşmiş في التركية التركية القاموس.

FAKİR
(Osmanlı Dönemi) Biçâre, muhtaç, yoksul. İslâm dini, ev kirası, yiyecek, içecek, giyecek, ilaç, yakacak gibi zorunlu ihtiyaçları karşılandıktan sonra yılda 96 gram altın alabilecek kadar geliri olmayanları fakir sayar. Fakirlerden vergi alınmaz, İslâm devleti zorunlu ihtiyaçlarını karşılamada, tedavi, tahsil (öğrenim), yolculuk gibi durumlarda fakirlere yardım eder. Çağımızda insanların çoğunun yoksun olduğu sosyal güvenliğe kavuşturur. Bu sebeple de fakir-zengin arasında düşmanlık, zıddiyet, gerginlik, çatışma olmaz. Topl
Fakir
(Osmanlı Dönemi) SAİL
Fakir
(Osmanlı Dönemi) AYİL
Fakir
(Osmanlı Dönemi) HÂRİM
Fakir
(Osmanlı Dönemi) AVZ
Fakir
(Osmanlı Dönemi) MUHAREF
fakir
Hindistan'da yokluğa, eziyete kendini alıştırmış derviş
fakir
Olması gerekenden az (nesne): "Seni fakir, soluk bir dekor içinde görmek istemem."- M. Yesarî
fakir
Hindistan'da yokluğa eziyete kendini alıştırmış derviş
fakir
Geçimini güçlükle sağlayan, yoksul, fukara
fakir
Alçak gönüllülük göstermek için kişinin, kendisine verdiği san
fakir
Kişinin alçak gönüllülük göstermek için kendisine verdiği san: "Fakir dün ziyaretinize geldimse de bulamadım."- Şemseddin Sami
fakir
Olması gerekenden az
fakir
Geçimini güçlükle sağlayan, yoksul, fukara: "En fakir köyler taştandır ve üstü kiremittir."- F. R. Atay
fakir
Zavallı, kimsesiz
fakir
Zavallı, kimsesiz: "Hey gidi kahpe felek, gençliklerine doymadan gitti fakirler."- H. Taner
الإنجليزية - التركية

تعريف fakirleşmiş في الإنجليزية التركية القاموس.

fakir
fakir (hindu)
fakir
Hint fakiri
fakir
{i} numaracı
fakir
{i} fakir
fakir
{i} derviş
fakir
{i} sahtekâr
fakir
{i} dolandırıcı
fakirleşmiş
المفضلات