In theory, there is no difference between theory and practice. But, in practice, there is.
- Teoride, teori ve pratik arasında hiçbir fark yoktur. Fakat pratikte, var.
The girl fainted, but she came to when we threw water on her face.
- Kız bayıldı, fakat biz onun yüzüne su döktüğümüzde o kendine geldi.
Tom wanted to help Mary rake the leaves, but she was using the only rake.
- Tom Mary'ye yaprakları tırmıkla toplaması için yardım etmek istedi fakat o tek tırmığı kullanıyordu.
I think that Tom and only Tom can do it. However, some people think that Mary could do it, too.
- Tom'un ve sadece Tom'un onu yapabileceğini düşünüyorum. Fakat bazı insanlar onu Mary'nin de yapabileceğini düşünüyorlar.
We thought their shop was a failure, but now they've gotten out from under and even expanded.
- Biz onların dükkanının bir başarısızlık olduğunu düşündük, fakat şimdi, zor günleri atlattılar ve hatta büyüdüler.
I know you think you understood what you thought I said, but I'm not sure you realized that what you heard is not what I meant.
- Ne söylediğimi sandığını anladığını düşündüğünü biliyorum fakat duyduğunun benim demek istediğimin olmadığını anladığından emin değilim.
Tom agreed to be here at 2:30, but he's not here yet.
- Tom 2.30'da burada olmayı kabul etti fakat o henüz burada değil.
Tom isn't here yet, but we expect him soon.
- Tom henüz burada değil fakat yakında onu bekliyoruz.
I would buy this watch, except it's too expensive.
- Bu saati satın alırdım fakat çok pahalı.
Ama Chuck, sana ve arkadaşlarına inanmıyorum!
- Fakat ben sana inanmıyorum Chuck ve de senin arkadaşlarına!