Kumaşın rengi çok soluk.
- The cloth's very faded.
Tom sadece büyükbabasının soluk bir fotoğrafına sahip.
- Tom only has one faded photograph of grandfather.
Kumaşın rengi çok soluk.
- The cloth's very faded.
Soluk pantolonlar hâlâ modadır.
- Faded jeans are still in fashion.
Bu sadece geçici bir hevesti.
- It was only a passing fad.
Onlar gerçekten bunun gelip geçici bir heves olduğunu kabul etmek istemiyor.
- They don't want to admit that it's really a passing fad.
Renk yıkamada bile solmayacak.
- The color won't fade, even in the wash.
O, soluk bir pamuk etek giymişti.
- She was dressed in a faded cotton skirt.
Soluk pantolonlar hâlâ modadır.
- Faded jeans are still in fashion.
Soluk pantolonlar hâlâ modadır.
- Faded jeans are still in fashion.
Tom sadece büyükbabasının soluk bir fotoğrafına sahip.
- Tom only has one faded photograph of grandfather.
Fadıl, İslam'a merak sardı.
- Fadil became interested in Islam.
Fadıl, Leyla'nın tutkularını paylaşmak için çaba harcıyordu.
- Fadil was making an effort to share Layla's passions.