Better to extend an olive branch than launch a missile.
- Bir zeytin dalı uzatmak bir füze fırlatmaktan daha iyi.
Prepare to launch torpedoes.
- Torpidoları fırlatmak için hazırlanın.
The boomerang hurtled whistling through the air.
- Bumerang havada ıslık çalarak fırlatıldı.
The rockets were fired from a launching pad.
- Roketler bir fırlatma rampasından ateşlendi.
They launched a rocket.
- Onlar bir roket fırlattı.
The satellite launch was broadcast live.
- Uydu fırlatma canlı olarak yayınlandı.
The rockets were fired from a launching pad.
- Roketler bir fırlatma rampasından ateşlendi.
What's the idea of throwing that stone?
- O taşı fırlatmanın amacı nedir?
Don't throw rocks into the river.
- Kayaları nehre fırlatmayın.
He dashed out of the store.
- O, dükkândan dışarı fırladı.
Tom dashed out of the room.
- Tom aceleyle odadan dışarı fırladı.
The boomerang hurtled whistling through the air.
- Bumerang havada ıslık çalarak fırlatıldı.
What's the idea of throwing that stone?
- O taşı fırlatmanın amacı nedir?
He lost his cool and started throwing things.
- Soğukkanlılığını kaybetti ve eşyaları fırlatmaya başladı.
The rockets were fired from a launching pad.
- Roketler bir fırlatma rampasından ateşlendi.