تعريف fırlatma في التركية الإنجليزية القاموس.
- put
- fling
- chuck
- cast
- toss
- throwing
He lost his cool and started throwing things.
- Soğukkanlılığını kaybetti ve eşyaları fırlatmaya başladı.
What's the idea of throwing that stone?
- O taşı fırlatmanın amacı nedir?
- fling, hurling, throw, cast, projection
- projection
- hurling, flinging, throwing (something) violently, hurtling
- throw
He asked me to throw the ball back.
- O benden topu geri fırlatmamı rica etti.
I told him not to throw stones.
- Ona taş fırlatmamasını söyledim.
- launching
The rockets were fired from a launching pad.
- Roketler bir fırlatma rampasından ateşlendi.
- hurl
- pelt
- shy
- exercises done by flinging out one's arms and legs
- {i} heave
- jettison
- launch type motion
- jetting
- pitch
- pitching
- {i} launch
Better to extend an olive branch than launch a missile.
- Bir zeytin dalı uzatmak bir füze fırlatmaktan daha iyi.
The launch was successful. We're now leaving the solar system.
- Fırlatma başarılı oldu. Biz şimdi güneş sistemini terk ediyoruz.
- {i} flinging
- belch
- dart
- fırlatmak
- {f} throw
- fırlatmak
- {f} dart
- fırlatma düzeneği ile ilgili
- catapult
- fırlatma koltuğu
- ejector seat
- fırlatma rampası
- launching pad
The rockets were fired from a launching pad.
- Roketler bir fırlatma rampasından ateşlendi.
- fırlatma rampası
- launching platform
- fırlatma rampası
- launcher
- fırlatma ve kurtarma bölgesi
- (Askeri) launch and recovery site
- fırlatmak
- {f} toss
- fırlatmak
- cast
- fırlatmak
- launch
Prepare to launch torpedoes.
- Torpidoları fırlatmak için hazırlanın.
Better to extend an olive branch than launch a missile.
- Bir zeytin dalı uzatmak bir füze fırlatmaktan daha iyi.
- fırlatmak
- {f} fling
- fırla
- {f} sprung
- fırlatmak
- {f} chuck
- fırlatmak
- {f} shy
- fırlatmak
- shied
- fırlatmak
- ejaculate
- fırlatmak
- bolt
- fırlatmak
- flirt
- halat fırlatma tüfeği
- (Askeri) line-throwing appliance
- roket fırlatma
- (Askeri) launching
- fırla
- dash off
- fırla
- sprang
- fırla
- {f} boom
The boomerang hurtled whistling through the air.
- Bumerang havada ıslık çalarak fırlatıldı.
- fırla
- {f} rocket
The rockets were fired from a launching pad.
- Roketler bir fırlatma rampasından ateşlendi.
They launched a rocket.
- Onlar bir roket fırlattı.
- fırla
- {f} dashing
- fırlatmak
- hurl
- fırlatmak
- sling
- fırlatmak
- heave
- fırlatmak
- eject
- fırlatmak
- put
- fırlatmak
- bung
- fırlatmak
- flung
- fırlatmak
- fling out
- fırlatmak
- hurtle
- fırla
- throw
- fırla
- dashed
Tom dashed out of the room.
- Tom aceleyle odadan dışarı fırladı.
He dashed out of the store.
- O, dükkândan dışarı fırladı.
- FIRLATMA
- blastoff
- acil fırlatma koltuğu
- ejection seat
- alarm fırlatma emri
- (Askeri) alert launch order
- amfibi komuta gemisi; kara unsur komutanı; fırlatma kontrol merkezi; yükleme ve
- (Askeri) amphibious command ship; land component commander; launch control center; lighterage control center; link communications circuit; logistics component command
- bezelye fırlatma çubuğu
- peashooter
- biyel fırlatma
- (Otomotiv) throwing a rod
- dikine fırlatma
- (Askeri) vertical launch
- füze fırlatma
- shoot
- fırla
- hurtle
The boomerang hurtled whistling through the air.
- Bumerang havada ıslık çalarak fırlatıldı.
- fırlatmak
- pelt
- fırlatmak
- shoot
- fırlatmak
- to hurl, fling, throw (something) violently, hurtle
- fırlatmak
- shoot out
- fırlatmak
- send
- fırlatmak
- (roket) blast off
- fırlatmak
- (füze) aim
- fırlatmak
- project
- fırlatmak
- cast away
- fırlatmak
- to eject, launch
- fırlatmak
- to hurl, to fling, to launch, to eject, to cast, to chuck, to sling, to bung
- fırlatmak
- whisk
- fırlatmak
- swing
- fırlatmak
- to fling, let fly (a curse)
- fırlatmak
- chuck away
- fırlatmak
- to cause (prices) to soar or shoot up
- fırlatmak
- catapult
- fırlatmak
- {f} jerk
- fırlatmak
- jump
- fırlatmak
- leap
- fırlatmak
- let fly
- fırlatmak
- whang
- fırlatmak
- slat
- fırlatmak
- belch
- geliştirilmiş uzatılabilir fırlatma aracı
- (Askeri) evolved expendable launch vehicle
- genel hizmet çıkarma aracı; fırlatma korrelasyon birliği
- (Askeri) landing craft, utility; launch correlation unit
- genişletilebilir fırlatma araçları
- (Askeri) expendable launch vehicle
- harekat alanına fırlatma ve taarruz erken uyarısı
- (Askeri) attack and launch early reporting to theater
- hava yastıklı çıkarma aracı fırlatma bölgesi
- (Askeri) landing craft air cushion launch area
- havaya fırlatma
- (Hukuk) launching
- müşterek fırlatma raporu
- (Askeri) joint launch report
- pilot fırlatma iskemlesi
- (Havacılık) hot seat
- pilot fırlatma koltuğu
- hot seat
- pozitif fırlatma kontrolü
- (Askeri) positive control launch
- roket fırlatma alanı
- rocket launching site
- roket fırlatma platformu
- jatos
- sandalye fırlatma kumandası
- (Havacılık) armrest controls
- taarruz altında fırlatma
- (Askeri) launch under attack
- uzaya fırlatma
- blast-off
- uçak gövdesindeki fırlatma düzeneği
- catapult
- yerden fırlatma
- (Havacılık) ground launch
- yukarıya fırlatma
- upthrow