Benim maaşım bizim müsrifçe yaşamamıza izin vermez.
- My salary doesn't allow us to live extravagantly.
O her şeye pratikliği bakımından bakma eğilimindedir ve ne pinti ne de savurgandır.
- He is inclined to look at everything from the standpoint of its practicality and is neither stingy nor extravagant.
Tom konakta savurgan bir partiye ev sahipliği yaptı.
- Tom hosted an extravagant party at his mansion.
Bu elmas yüzük benim için çok abartılı.
- This diamond ring is too extravagant for me.
Leyla abartılı yaşam tarzından keyif alıyordu.
- Layla enjoyed her extravagant lifestyle.
Bu kameranın fiyatı çok fazla.
- The price of this camera is exorbitant.
Biz Tom'un önerisini çok aşırı olarak reddettik.
- We rejected Tom's suggestion as too extreme.
Çok tembel görünüyorsun.
- You seem to be extremely lazy.
Tom aşırı derecede heyecanlı görünüyor.
- Tom seems extremely excited.
Mary aşırı derecede çekici.
- Mary is extremely attractive.