Tom olağandışı bir atlamacıdır.
- Tom is an extraordinary jumper.
Mary olağandışı notlar aldı.
- Mary got extraordinary grades.
iPhone olağanüstü bir cep telefonu.
- The iPhone is an extraordinary cell phone.
Tom olağanüstü bir kişidir.
- Tom is an extraordinary person.
Ciddi ve sıradışı bir sorunum var.
- I have a serious and extraordinary problem.
Piyanistin sıradışı bir yeteneği var.
- The pianist is endowed with extraordinary talent.
Bir şey okumayan bir kişi görülmemiş bir kolaylıkla aldatılabilir.
- A person never reading anything may be fooled with an extraordinary easiness.
Bu olağan dışı bir hava.
- This is unusual weather.
Olağan dışı bir şey hissediyor musun?
- Do you sense something unusual?
Tom bu gece alışılmadık biçimde geveze.
- Tom is unusually talkative tonight.
Biz alışılmadık bir şey bulmadık.
- We didn't find anything unusual.
Sami kendini biraz garip hissediyordu.
- Sami was feeling a bit unusual.
Olağandışı düşük ısılar bu yıl düşük kaliteli pirinç hasatından sorumlu tutulmaktadır.
- Unusually low temperatures account for the poor rice crop this year.
Onun gece geç saatlere kadar yatmamasının olağandışı olduğunu düşündüm.
- I thought it was unusual that he was up so late at night.
Bana sorarsan, o biraz tuhaf.
- If you ask me, she's a little unusual.
Onun tuhaf davranışı şüphelenmemize neden oldu.
- Her unusual behavior caused our suspicions.
... tonight because the extraordinary troops ...
... extraordinary way ...