Ondan uzun zaman haber alamadılar.
- They haven't heard from him in a long time.
Uzun zaman önce, burada bir köprü vardı.
- A long time ago, there was a bridge here.
Oda uzun süredir boş.
- The room has been empty for a long time.
Ayaklanmayı bastırmak uzun sürecek.
- It will take a long time to suppress the revolt.