Tom'un son derece etkileyici bir sesi var.
- Tom has an extremely expressive singing voice.
Son derece etkileyici bir şarkı söyleme sesi var.
- She has an extremely expressive singing voice.
İnsan ruhu yeryüzünde bulunduğu müddetçe; müzik, canlı bir varlık gibi ona eş ve destek olup büyük anlam katacak.
- So long as the human spirit thrives on this planet, music in some living form will accompany and sustain it and give it expressive meaning.
Minnettarlığımı ifade etmek istiyorum.
- I'd like to express my gratitude.
Yardımınızla ilgili minnettarlığımı ifade etmek istiyorum.
- I want to express my appreciation for your help.
O, kendini açıkça ifade etti.
- He expressed himself clearly.
Tom kendini açıkça ifade etti.
- Tom expressed himself clearly.
Çoğu dilde ölüm ve ölmeyi açıklamak için örtülü ifadeler vardır.
- Most languages have euphemistic expressions to describe death and dying.
Bu hızlı bir tren. Çok durakta durmaz.
- This is an express train. It won't make many stops.
Ekspres tren yerelden bir saat daha hızlıdır.
- The express train is an hour faster than the local.
Bu mektubu ekspres olarak postalar mısınız?
- Will you express this letter?
Bu mektubu ekspres olarak postalar mısınız?
- Will you express this letter?
Saatim geri kaldığı için özel ekspresi kaçırdım.
- As my watch was slow, I missed the special express.
İspanyolcada, değişiklikleri ve dönüşümleri göstermek için birçok farklı ifadeler vardır.
- In Spanish, there are many different expressions to indicate changes and transformations.
Acele etmelisin yoksa ekspresi kaçıracaksın.
- You must hurry up, or you will miss the express.
Tom, yüzünde tatsız bir ifade, onların kapılardan acele ile girişini izledi.
- Tom watched them hurry through the doors, a disagreeable expression on his face.
Ben teşekkürlerimi ifade etmek için doğru kelimeleri düşünemiyorum.
- I can't think of the right words with which to express my thanks.
O, İngilizce olarak kendini çok iyi ifade etti.
- He expressed himself very well in English.
Son zamanlarda bir ekspres trene bindin mi?
- Have you rode on an express train lately?
Normal tren ekspres trenden daha az rahattır.
- The local train is less comfortable than the express train.
Hepsi onun ölümünden duyduğu üzüntüyü dile getirdi.
- They all expressed regret over her death.
O dürüst bir biçimde kendi görüşünü dile getirdi.
- He frankly expressed his own view.
Lütfen ekspres posta ile gönderin.
- Please send it by express mail.
Yemek yemek istiyoruz. Özellikle bize hizmet eder misiniz? bir buçuktan önce yolda olmalıyız.
- We would like to eat. Could you serve us expressly? We need to be on our way before half past one.
Saatim geri kaldığı için özel ekspresi kaçırdım.
- As my watch was slow, I missed the special express.
Receptive language is the phrases and vocabulary that we understand, whereas expressive language is what we actually use.
The people of his island of Rokovoko, it seems, at their wedding feasts express the fragrant water of young cocoanuts into a large stained calabash like a punchbowl .
Whereby they discoursed in silence, and were intuitively understood from the theory of their expresses.
I took the express into town.
In my eyes it bore a livelier image of the spirit, it seemed more express and single, than the imperfect and divided countenance.
Words cannot express the love I feel for him.