expressing strong desire

listen to the pronunciation of expressing strong desire
الإنجليزية - التركية

تعريف expressing strong desire في الإنجليزية التركية القاموس.

dying
irtihal
dying
ölerek
dying
kıkırdama
dying
{f} öl

Binlerce asker ve sivil ölüyorlardı. - Thousands of soldiers and civilians were dying.

Yanan arabalar, ölen insanlar vardı ve kimse onlara yardımcı olamadı. - There were cars burning, people dying, and nobody could help them.

dying
ölen

Yanan arabalar, ölen insanlar vardı ve kimse onlara yardımcı olamadı. - There were cars burning, people dying, and nobody could help them.

Açlıktan ölen fakir çocukların halini düşünmüyorlar mı? - Don't they think about the poor children who are dying of hunger?

dying
{s} ölmekte olan

Ölmekte olan hastanın ailesi ne olacak? - What about the family of the dying patient?

dying
ölmekte olan dying bed ölüm döşeği
dying
{s} cansız
dying
{i} ölme

Tom ölmekten korkuyor. - Tom is afraid of dying.

Tom'un ölmesiyle ilgili bir önsezim vardı. - I had a premonition of Tom dying.

dying
(isim) ölme
dying
f., bak. die
dying
dying confession declaration ölüm döşeğinde yapılan itiraf
dying
dying will ölmek üzereyken ifade edilen arzu
dying
{s} nesli tükenen
dying
die öl
dying
açıklama

Çoğu dilde ölüm ve ölmeyi açıklamak için örtülü ifadeler vardır. - Most languages have euphemistic expressions to describe death and dying.

dying
{s} ölüm

Ölüm yaşamın zıttı değildir: biz ölümümüzü ölürken geçirmezken hayatımızı yaşarken geçiririz. - Dying is not the opposite of living: we spend our life living while we don't spend our death dying.

Ölümden korkmuyorum ama ölmekten korkuyorum. - I do not fear death, but dying.

الإنجليزية - الإنجليزية
dying

I am dying to do that.

expressing strong desire

    الواصلة

    expressing strong de·sire

    التركية النطق

    îkspresîng strông dîzayır

    النطق

    /əkˈspresəɴɢ ˈstrôɴɢ dəˈzīər/ /ɪkˈsprɛsɪŋ ˈstrɔːŋ dɪˈzaɪɜr/
المفضلات