Tom'un özür dilemek için çok fırsatı vardı, ama bunu yapmadı.
- Tom had plenty of chances to apologize, but he didn't.
Tom, Mary'yi ona özür dilemek için aradı fakat o onun yüzüne kapadı.
- Tom called Mary to apologize to her, but she hung up on him.
Bu işle ilgili daha iyi bir referans veremeyeceğim için özür dilerim.
- I apologize that I'm not able to give a better reference to this work.
Söylediğim için özür dilemek zorunda değilim.
- I don't have to apologize for what I said.