Tom'u selamlamak için ayağa kalktılar.
- They got up to greet Tom.
Her dilde insanları selamlamayı bilir.
- He knows how to greet people in all languages.
Ziyaretçi sınıfa girdiğinde onu selamlamak için ayağa kalktık.
- When the visitor entered the room, we stood to greet him.
Tom'u selamlamak için ayağa kalktılar.
- They got up to greet Tom.
Birbirimizi selamladık.
- We exchanged greetings.
O, onu neşeyle selamladı.
- She greeted him cheerfully.
Beni hatırlıyor musun? Hayır. Hayret. Beni tanımamana şaşırdım! Tanımamız gerekiyor mu?
- Remember me? No. Well, well. I'm surprised you don't recognise me! Are we supposed to?
Bu resimdeki kişiyi tanıyabilir misin?
- Can you recognise the person in this picture?
Seni kutlamak için uğrayamadım, çünkü acelem vardı.
- I could not stop by to greet you because I was in a hurry.
Paul beni karşılamak için Roma'ya geldi.
- Paul came to Rome to greet me.
Tom Mary'yi karşılamak için oradaydı.
- Tom wasn't there to greet Mary.