Tom işi iyi yapmak için yeterli tecrübeye sahip değildi.
- Tom didn't have enough experience to do the job well.
İş tecrübeniz var mı?
- Do you have work experience?
Eğer yurt dışında ilk yaşama deneyiminse, Kanada gidilecek iyi bir yerdir.
- Canada is a good place to go if it's your first experience living abroad.
Çünkü biz sizi seviyoruz, daha iyi bir kullanıcı deneyimi getirmek için Tatoeba'yı güncelleştiriyoruz. Gördünüz mü? Biz sizi seviyoruz ha?
- Because we love you, we are updating Tatoeba to bring you a better user experience. See? We love you huh?
Fadıl o türde hayat yaşamak istiyordu.
- Fadil wanted to experience that type of life.
Böyle başka bir deneyim yaşamak istemiyorum.
- I don't want to go through another experience like that.
Fadıl o sırada Rami'den daha tecrübeliydi.
- Fadil was more experienced than Rami at the time.
Amsterdam yakınında tecrübeli bir C ++ programcısı arıyoruz.
- We are looking for an experienced C++ programmer near Amsterdam.
Eğer yurt dışında ilk yaşama deneyiminse, Kanada gidilecek iyi bir yerdir.
- Canada is a good place to go if it's your first experience living abroad.
Benim deneyimlerime göre, Fransızca dil bilgisini öğrenmek bir yıl alır.
- According to my experience, it takes one year to master French grammar.
Tom benzer bir olay yaşadı.
- Tom had a similar experience.
Bu olay beni değiştirdi.
- This experience has changed me.
Çünkü biz sizi seviyoruz, daha iyi bir kullanıcı deneyimi getirmek için Tatoeba'yı güncelleştiriyoruz. Gördünüz mü? Biz sizi seviyoruz ha?
- Because we love you, we are updating Tatoeba to bring you a better user experience. See? We love you huh?
Benim deneyimlerime göre, Fransızca dil bilgisini öğrenmek bir yıl alır.
- According to my experience, it takes one year to master French grammar.
Her gün güzelliği yaşamak için sanatçı olmana gerek yok.
- You don't need to be an artist in order to experience beauty every day.
Onlar benim geçmiş yaşamım hakkında birçok soru sordular.
- They asked a lot of questions about my past experience.
Hayatımın en iyi tecrübelerinden biriydi.
- It was one of the best experiences of my life.
Onun, hayatında çeşitli deneyimleri vardı.
- He had various experiences in his life.
Tom'un hiçbir pratik deneyimi yoktur.
- Tom has no practical experience.
O bilgili ve de deneyimli.
- He has knowledge and experience as well.
Fadıl o sırada Rami'den daha tecrübeliydi.
- Fadil was more experienced than Rami at the time.
O tecrübeli bir öğretmendir.
- He is an experienced teacher.
Daha deneyimli bir avukat, dava ile farklı bir şekilde ilgilenirdi.
- A more experienced lawyer would have dealt with the case in a different way.
O genç ama deneyimli.
- He is young, but experienced.
O, işte deneyimliydi.
- He was experienced in business.
Daha deneyimli bir avukat, dava ile farklı bir şekilde ilgilenirdi.
- A more experienced lawyer would have dealt with the case in a different way.
Hastanedeki hoş olmayan deneyimlerini telafi etmek için Tom içmesi gerekenden biraz daha fazla içti.
- To compensate for his unpleasant experiences in the hospital, Tom drank a little more than was good for him.
Amerika'da kaldığı süredeki deneyimlerini bize anlatmaya başladı. Biz dikkat kesildik.
- He started to tell us his experiences during his stay in America. We were all ears.
It was an experience he would not soon forget.
... And, finally, we've shown you a new photos experience and ...
... We experience the music through the Internet, but it ...