تعريف exhibition في الإنجليزية التركية القاموس.
- arz
- üniversiteden verilen burs
- {i} sergi
Sergi çok etkileyiciydi.
- The exhibition was very impressive.
Sanat sergisine gittin mi?
- Did you go to the art exhibition?
- ibraz
- {i} huk. (dava sırasında belge/kanıt) ibraz etme
- (Tıp) ekshibisyon
- prezantasyon
- ekspozisyon
- exhibitionism kendini teşhir merakı
- teşhir hastalığ
- izhar
- (Sinema) oynatım
- {i} (bir duygu veya niteliği) gösterme
- (Tıp) İlaç olarak verme
- make an exhibition of oneself kendini teşhir etmek
- şölen
- kendini gülünç duruma düşürmek
- gösterme
- ortaya koyma
- sergileme
- {i} teşhir etme
- {i} burs [brit.]
- {i} sunma
- {i} teşhir
Bu bütün teşhirciliğe katlanamam!
- I cannot stand this whole exhibitionism!
Tüm bu teşhirciliğe karşı nefret hissediyorum.
- I feel an aversion toward all this exhibitionism.
- {i} gösteri
Gösteri küçük çaplı bir rezalet çıkardı.
- The exhibition caused a minor scandal.
- {i} ibraz etme
- (Tekstil) fuar
- sergisi
- sergiyi
- burs
- exhibit
- {f} sergilemek
Tom'un karısı, mücevherlerini sergilemekten hoşlanıyor.
- Tom's wife loves to exhibit her jewelry.
- exhibit
- {i} sergi
Lütfen sergilere dokunma.
- Please don't touch the exhibits.
Sergi bir ziyarete oldukça değer.
- The exhibition is well worth a visit.
- exhibition center
- gösteri merkezi
- exhibition centre
- gösteri merkezi
- exhibition hall
- sergievi
- exhibition area
- sergi sahası
- exhibition season
- sergi sezonu
- exhibition systems
- sergileme sistemleri
- exhibition jumping
- (Havacılık) gösteri atlayışı
- exhibition techniques
- sanatta sergi teknikleri
- exhibition vessels
- (Askeri) fuar gemileri
- exhibition viewer
- sergi izleyicisi
- exhibit
- sunmak
- exhibit
- göstermek
- exhibit
- {i} ibraz edilen belge
- exhibit
- {f} huk. (dava sırasında belge/kanıt) ibraz etmek
- exhibit
- {f} ortaya koymak
- exhibit
- teşhir etmek
- exhibitions
- sergiler
- exhibit
- teşhir
Tüm bu teşhirciliğe karşı nefret hissediyorum.
- I feel an aversion toward all this exhibitionism.
Bir teşhirci bir sapık için ideal bir ortak olurdu.
- An exhibitionist would be the ideal partner for a voyeur.
- exhibit
- izhar etmek
- exhibit
- oynatmak
- exhibit
- sergileme
Tom'un karısı, mücevherlerini sergilemekten hoşlanıyor.
- Tom's wife loves to exhibit her jewelry.
Tom herhangi bir şiddet eğilimi sergilemedi.
- Tom has never exhibited any violent tendencies.
- art exhibition
- sanat sergisi
- exhibit
- {f} sergile
Lütfen sergilere dokunma.
- Please don't touch the exhibits.
Resimlerini Japonya'da sergilemeyi düşünüyor.
- He hopes to exhibit his paintings in Japan.
- industrial exhibition
- sanayi sergisi
- exhibit
- sergilenen şey
- group exhibition
- karma sergi
- make an exhibition of o.s
- kendini rezil etmek
- personal exhibition
- Kişisel sergi
- schoolbook exhibition
- ders kitabı sergi
- exhibit
- {f} (bir duygu veya niteliği) göstermek
- exhibit
- (Askeri) TEŞHİR, GÖSTERMEK, VESİKA, İBRAZ ETMEK, DAVA AÇMAK
- exhibit
- arz etmek
- exhibit
- vesika gösterme
- exhibit
- (Tıp) İlaç olarak vermek
- exhibit
- mahkemeye veya hakemlere ibraz olunan vesika veya delil
- exhibit
- dava esnasında vesika veya delil ibraz etmek
- exhibit
- teshir etmek
- exhibit
- resimle göstermek
- flying exhibition
- gezici sergi
- make an exhibition of
- kendini rezil etmek
- mount an exhibition
- sergi düzenlemek/açmak
- touring exhibition
- gezici sergi
- universal exhibition
- milletlerarası sergi
- world exhibition
- uluslararası sergi