Öyle bir mazereti kabul edemem.
- I cannot accept an excuse like that.
İnsanlar mazerette bulunma eğilimindedir.
- People are apt to make excuses.
Hasta olma sana en azından evde kalmak ve film izlemek için mükemmel bir bahane verir.
- At least being sick gives you the perfect excuse to stay home and watch movies.
Yaptıklarının hiçbir bahanesi yoktur.
- There is no excuse for your actions.
Daha fazla özürler işitmek istemiyorum.
- I don't want to hear any more excuses.
İnan bana, o özür işe yaramayacak.
- Believe me, that excuse ain't gonna fly.
Bu tür bir davranış için hiçbir gerekçe yoktur.
- There is no excuse for such behavior.
Bir dahaki sefere daha mantıklı bir gerekçe bulmayı dene.
- Try and come up with a more reasonable excuse next time.
Beni affetmek zorunda kalacaksın.
- You'll have to excuse me.
Affedersiniz. Siz kimsiniz?
- Excuse me. Who are you?
Affedersiniz, Central Park'a nasıl gidebileceğimi bana söyleyebilir misiniz?
- Excuse me, can you tell me how to get to Central Park?
Annem onun hatasını affetti.
- My mother excused his mistake.
Rahatsızlık için bizi affet.
- Excuse us for the inconvenience.
Biraz izin verir misiniz?
- Will you excuse me for just a moment?
Bana biraz izin verir misiniz?
- Will you excuse me for a moment?
I excused him his transgressions.
You know he shouldn't have done it, so don't try to excuse his behavior!.
Tell me why you were late – and I don't want to hear any excuses!.