Penguenler neredeyse sadece Güney Yarımküre'de yaşarlar.
- Penguins live almost exclusively in the Southern Hemisphere.
Ben sadece dedektif hikayeleri okurum.
- I read detective stories exclusively.
Bu kitapçı özellikle eski ve nadir kitaplarla ilgileniyor.
- This bookstore deals exclusively in old and rare books.
Bu çok özel bir kulüp.
- This is a very exclusive club.
Bu, şehirdeki en özel adreslerden biri.
- It's one of the most exclusive addresses in the city.
O yalnız yürümeyi sever.
- She likes walking alone.
Yaşlı adam yalnız yaşıyor.
- The old man lives alone.
O, seçkin bir golf kulübüdür.
- That's an exclusive golf club.
Tom bu işi yalnız başına yapabilir.
- Tom can do this work alone.
Ormanda yalnız başına yaşadı.
- He lived alone in the forest.
Ben gidersem kimsesiz olacaksın.
- If I go, you'll be all alone.
Bu kitabın, çizimler hariç 252 sayfası vardır.
- This book has 252 pages exclusive of illustrations.
Kârlar vergilerden hariç mi?
- Are the profits exclusive of taxes?
Sadece yalnız bırakılmak istediler.
- They just wanted to be left alone.
Sadece yalnız kalmak istediklerini söylediler.
- They said they only wanted to be left alone.
Tek başına yaşıyordu.
- She is used to living alone.
O tek başına yürümeyi sever.
- She likes to walk alone.
The responsibility is theirs alone.
The teacher's pet commands the teacher's exclusive attention.
The editor agreed to keep a lid on a potentially distastrous political scoop in exchange for an exclusive of a happier nature.
Exclusive clubs tend to serve exclusive brands of food and drinks, in the same exorbitant price range, such as the 'finest' French châteaux.
... Actually, I can exclusively reveal here at Google that I ...
... boards of directors which almost exclusively drawn from a finance ...