evlenmek

listen to the pronunciation of evlenmek
التركية - الإنجليزية
marry

I want to marry Martyna. - Martyna ile evlenmek istiyorum.

He intended to marry her. - Onunla evlenmek niyetindeydi.

get married

Be born, get married, and die; always bring money. - Doğmak, evlenmek ve ölmek, her zaman para getirir.

Tom and Mary decided to get married. - Tom ve Mary evlenmek için karar verdi.

get married to somebody
get wedded
match
wed
get hitched with
hook up with
get hitched
married

I think Tom and Mary are too young to get married. - Bence Tom ve Mary evlenmek için çok genç.

Tom says that Mary definitely doesn't want to be married. - Tom Mary'nin kesinlikle evlenmek istemediğini söylüyor.

pair off
unite
get spliced
to get married (to sb), to marry
mate
take to wife
change one's condition
lead to the altar
hitch up
espouse
make a match
hitch
get spiced
tie the knot
tied the knot
wive
evlenme
marriage

Keep your eyes wide open before marriage, half shut afterwards. - Evlenmeden önce gözlerinizi tam açın, daha sonra yarı kapatın.

She accepted his hand in marriage. - Onun evlenme teklifini kabul etti.

evlenmek istiyorum
i want to get married
evlenmek (erkek için)
wive
evlenmek barklanmak
to marry and have a family
evlenmek isteyen kimse
suitor
evlenme
spousal
evlenme
double harness
tekrar evlenmek
remarry
evlen
marry

If only she would marry me. - Keşke benimle evlense.

People under 18 cannot marry. - 18 yaşından küçükler evlenemez.

evlen
{f} wedding

Shark fin soup is commonly served at Chinese weddings and banquets. - Köpek balığı çorbası genellikle Çin'de evlenme törenlerinde ve ziyafetlerde servis edilir.

How are your wedding plans coming? - Evlenme planlarınız nasıl geliyor?

evlen
get married

I called you, on the one hand to invite you out to eat, and on the other to tell you my son is going to get married. - Bir taraftan seni yemeğe davet etmek için, diğer taraftan sana oğlumun evleneceğini söylemek için seni aradım.

Really? I thought she'd be the last person to get married. - Gerçekten mi? Onun evlenecek son kişi olduğunu düşünüyordum.

evlen
{f} wedded
evlen
got married
evlen
{f} wed

How are your wedding plans coming? - Evlenme planlarınız nasıl geliyor?

Shark fin soup is commonly served at Chinese weddings and banquets. - Köpek balığı çorbası genellikle Çin'de evlenme törenlerinde ve ziyafetlerde servis edilir.

evlen
{f} married

I'm getting married to her in June. - Onunla Haziran'da evleneceğim.

Lisa Lillien is married to Dan Schneider. - Lisa Lillien, Dan Schneider ile evlenmiştir.

evlenme
match
ben evlenmek istiyorum
i want to get married
biriyle evlenmek
marry
evlenme
lit

She looks a little young to get married. - O evlenmek için biraz genç görünüyor.

akraba ile evlenmek
intermarry
evlenme
sponsal
evlenme
espousal
evlenme
matrimony
evlenme
getting married

You shouldn't put off getting married. - Evlenmeyi ertelememelisin.

Tom believes that getting married to Mary was the best thing he's ever done. - Tom, Mary ile evlenmenin o güne kadar yaptığı en iyi şey olduğuna inanıyor.

evlenme
spousals
evlenme
hymen
evlenme
nuptial
evlenme
double-harness
evlenme
marital
tekrar evlenmek
remarriage
yabancı ile evlenmek
intermarry
zengin biriyle evlenmek
marry a fortune
üstüne/üzerine evlenmek
to marry again when one already has (someone) as a wife
التركية - التركية
Erkekle kadın, aile kurmak için yasaya uygun olarak birleşmek, izdivaç etmek: "Karımla benim, sanki, yeni evlenmiş gibi bir hâlimiz vardı."- Y. K. Karaosmanoğlu
Erkekle kadın, aile kurmak için yasaya uygun olarak birleşmek, izdivaç etmek
izdivaç etmek
tezevvüç etmek
teehhül etmek
gelin olmak
(Osmanlı Dönemi) tezevvüc
evlenmek barklanmak
Evlenerek bir aile kurmak
Evlenme
(Osmanlı Dönemi) TEEHHÜL
Evlenme
(Osmanlı Dönemi) MÜZAVECE
Evlenme
izdivaç
Evlenme
tezevvüç
evlenme
Evlenmek işi, izdivaç: "Ama bu evlenmesinden şimdi pek pişmandır."- H. R. Gürpınar
evlenme
Evlenmek işi, izdivaç
evlenmek
المفضلات