Tom yardım etmek istiyor ama besbelli edemiyor.
- Tom wants to help, but obviously can't.
Onun beni sevdiği besbelli.
- It's very obvious that he likes me.
Onun hatalı olduğu açıktır.
- It's obvious he's wrong.
Chris'in açıkça parayı getirmeye niyeti olmadığı için Brian çıldırdı.
- Brian is mad because Chris obviously does not intend to return the money.
Belli ki yalan söylüyor.
- Obviously, he is lying.
Tom'un zengin bir adam olduğu belliydi.
- Tom was obviously a rich man.
Onun beni sevdiği apaçık.
- It's very obvious that he likes me.
Sanırım bu apaçık, değil mi?
- I think it's obvious, don't you?
Durumun daha kötüye gitmediği ortada.
- It is obvious that his condition has not worsened.
Tom ve Mary'nin birbirlerinden hoşlandığı ortada.
- It's obvious Tom and Mary like each other.