Adam köyün her yerinde iyi tanınmıştır.
- The man is well-known all over the village.
Dünyanın her yerinde çok sayıda insanlar barış istiyorlar.
- A lot of people want peace all over the world.
Onun her tarafı ağrıyordu.
- She was aching all over.
Kolumun her tarafında sivrisinek ısırıkları var.
- I have mosquito bites all over my arm.
Her şeye yeniden başladık.
- We started all over again.
Tom raporu baştan yeniden yazmak zorundaydı.
- Tom had to write the report all over again.
Onun bitmiş olduğunu biliyorduk.
- We knew it was all over.
Uçuştan sonra her yerde morlukları vardı.
- He had bruises all over after the fight.
Tom'u her yerde aradım ama bulamadım.
- I've looked all over for Tom, but I can't find him.
Tom bütün hikayeyi tekrar baştan dinlemek zorunda kaldı.
- Tom had to listen to the whole story all over again.
Bu konuşmanın en önemli kısmı bütün haberlerde tekrar edildi.
- This soundbite was repeated all over the news.
Şimdi her şeye baştan başlamalıyım.
- Now I have to start all over again.
Bu yeni baştan oluyor.
- It's happening all over again.
He dropped the bucket and got paint all over the floor and his clothes.''.