everything possible

listen to the pronunciation of everything possible
الإنجليزية - التركية

تعريف everything possible في الإنجليزية التركية القاموس.

all
{i} hepsi

Onların hepsi lezzetliydi! - All of it was delicious!

Onların hepsi sadece kızları götürmek için buradalar. - All of them are just here to pick up girls.

all
{i} her şey

Şu ana kadar yaptığın bütün şey her şeye kusur bulmak, keşke daha yapıcı bir şey söyleyebilsen. - All you ever do is nitpick. I wish you could say something more constructive.

Yapmanız gereken her şey bu evrakı imzalamaktır. - All you have to do is sign this paper.

all
bütün

Eğer yarın yağmur yağarsa, bütün gün evde kalacağım. - If it rains tomorrow, I will stay at home all day.

Bahçedeki bütün çiçekler sarı. - All the flowers in the garden are yellow.

all
her iki taraf
all
tamamen

Tepe tamamen karla kaplıydı. - The hill was all covered with snow.

Bütün gün boyunca çiftlikte çalıştığı için, o tamamen yorgundu. - Having worked on the farm all day long, he was completely tired out.

all
her biri

Ben dünyadaki tüm kuşların efendisiyim ve sadece düdüğüme üflemek zorundayım ve her biri bana gelecektir. - I am master of all the birds in the world, and have only to blow my whistle and every one will come to me.

Her biri için bir dizüstü bilgisayar yerine bütün konularım için üç halkalı klasör kullanırım. - I use a three-ring binder for all my subjects instead of a notebook for each one.

all
all fours dört ayak
all
all his life butun ömrünce
all
{s} özbeöz

O özbeöz Amerikalı bir adamla evlenmek istedi. - She wanted to marry an all-American man.

all
{s} her

Orada herhangi bir şey görebiliyor musun? - Can you see anything at all there?

Bir resim açın ve bir resim düzeni seçin. Bir resim açmak için Aça tıklatın. Programdan çıkmak için Çıkışı tıklatın. Resim Düzeni özelliği herhangi bir düzende göstermenize olanak tanır. - Open an image and select an image layout. Click Open for opening an image. Click Quit for quitting the program. Image Layout feature allows you to view in any layout.

all
tümü, tümünü
all
{s} tüm

Bahçedeki tüm çiçekler sarı. - All the flowers in the garden are yellow.

Bebek tüm gece ağladı. - The baby cried all night.

all
alayı
all
tümü

O tümüyle siyah giyindi. - She was dressed all in black.

Üzgünüm, mantıların tümü bitti. - I'm sorry, we're all out of manti.

all
büsbütün

Tom büsbütün o kadar kötü olamaz. - Tom can't be all that bad.

all
all night bütün gece
all
diğe

Diğer tüm diller Uygurca'dan daha kolaydır. - All the other languages are easier than Uighur.

Futbol takımımız kasabadaki diğer takımların tümünü yendi. - Our soccer team beat all the other teams in the town.

all
{s} bütün, tüm; hepsi: All roses have thorns. Bütün güller dikenlidir. He worked all day. Bütün gün çalıştı
الإنجليزية - الإنجليزية
all
everything possible

    الواصلة

    eve·ry·thing pos·si·ble

    التركية النطق

    evrithîng päsıbıl

    النطق

    /ˈevrēˌᴛʜəɴɢ ˈpäsəbəl/ /ˈɛvriːˌθɪŋ ˈpɑːsəbəl/
المفضلات