everyone

listen to the pronunciation of everyone
الإنجليزية - التركية
herkes

O herkes tarafından sevilir. - She is loved by everyone.

Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır. - Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work.

her biri
ferd
şahsın
herke
herkesi
everyone else
herkes

Bize ve başka herkese bu günü hatırlatmak için, bizimle birlikte herkese bir ağaç dikmesini rica ediyorum. - In order to make us and everyone else remember this day, I ask everyone to plant a tree with us.

Başka herkes fikrini söyleyinceye kadar Tom bir şey söylememeye karar verdi. - Tom decided to say nothing until everyone else had given their opinions.

everyone gets what they deserve
(deyim) Ne ekersen onu biçersin
everyone of
herkesin
everyone has his pet vice
(deyim) kul kusursuz olmaz
all
{i} hepsi

Onların hepsi sadece kızları götürmek için buradalar. - All of them are just here to pick up girls.

Kılıç çekenlerin hepsi kılıçla ölecek. - All they that take the sword shall perish with the sword.

all
{i} her şey

Aşkta ve savaşta her şey adildir. - All's fair in love and war.

Parlayan her şey altın değildir. - All that glitters is not gold.

all
bütün

Ana ve çocuk özel ihtimam ve yardım görmek hakkını haizdir. Bütün çocuklar, evlilik içinde veya dışında doğsunlar, aynı sosyal korunmadan faydalanırlar. - Motherhood and childhood are entitled to special care and assistance. All children, whether born in or out of wedlock, shall enjoy the same social protection.

Eğer yarın yağmur yağarsa, bütün gün evde kalacağım. - If it rains tomorrow, I will stay at home all day.

all
her iki taraf
all
tamamen

Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır. - Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.

Tepe tamamen karla kaplıydı. - The hill was all covered with snow.

all
her biri

Ben dünyadaki tüm kuşların efendisiyim ve sadece düdüğüme üflemek zorundayım ve her biri bana gelecektir. - I am master of all the birds in the world, and have only to blow my whistle and every one will come to me.

Her biri için bir dizüstü bilgisayar yerine bütün konularım için üç halkalı klasör kullanırım. - I use a three-ring binder for all my subjects instead of a notebook for each one.

for everyone
Herkes için
affordable for everyone
her keseye uygun
all
all fours dört ayak
all
all his life butun ömrünce
all
{s} özbeöz

O özbeöz Amerikalı bir adamla evlenmek istedi. - She wanted to marry an all-American man.

all
{s} her

Bir resim açın ve bir resim düzeni seçin. Bir resim açmak için Aça tıklatın. Programdan çıkmak için Çıkışı tıklatın. Resim Düzeni özelliği herhangi bir düzende göstermenize olanak tanır. - Open an image and select an image layout. Click Open for opening an image. Click Quit for quitting the program. Image Layout feature allows you to view in any layout.

Parlayan her şey altın değildir. - All that glitters is not gold.

all
tümü, tümünü
all
{s} tüm

Ben uyandığımda, diğer tüm yolcular inmişti. - When I woke up, all other passengers had gotten off.

Diğer tüm diller Uygurca'dan daha kolaydır. - All the other languages are easier than Uighur.

all
alayı
all
tümü

Futbol takımımız kasabadaki diğer takımların tümünü yendi. - Our soccer team beat all the other teams in the town.

Üzgünüm, mantıların tümü bitti. - I'm sorry, we're all out of manti.

all
büsbütün

Tom büsbütün o kadar kötü olamaz. - Tom can't be all that bad.

all
all night bütün gece
all
diğe

Ben senin yaşındayken, Virgil ve diğerlerinin hepsini ezbere bilirdim. - When I was your age, I knew Virgil and all the others by heart.

Diğer tüm diller Uygurca'dan daha kolaydır. - All the other languages are easier than Uighur.

all
{s} bütün, tüm; hepsi: All roses have thorns. Bütün güller dikenlidir. He worked all day. Bütün gün çalıştı
i am paying for everyone
herkes için ben ödüyorum
in view of everyone
ele güne karşı
الإنجليزية - الإنجليزية
everybody, as in: Everyone at work says to tell you, "Get well soon "
wszyscy [FSHIS-tsee] Looking at my crude pronunciation in brackets for this word, I can make an anagram of "fish" out of the letters in the first syllable Now I'm reminded of the instance in the New Testament where Jesus feeds more than 5,000 people with five loaves of bread and two fish Fish for everybody! Date of entry: 13 April 2000
You use everyone or everybody to refer to all the people in a particular group. Everyone in the street was shocked when they heard the news When everyone else goes home around 5 p.m. Lynn is still hard at work Not everyone thinks that the government is being particularly generous. no one, nobody
You use everyone or everybody to refer to all people. Everyone feels like a failure at times You can't keep everybody happy. no one, nobody. every person = everybody
pron. each person
not including you
Everybody; commonly separated, every one
all

His family members are all tall. - Everyone in his family is tall.

All who knew him admired him. - Everyone who knew him admired him.

everyone and his brother
A large number of people; most people
everyone and their brother
A large number of people; most people
everyone and their dog
A large number of people; most people
everyone else
All other persons
everyone is satisfied
all are content, everybody is gratified or happy
Everyone.
E
Hello Everyone
hi all, hi to every person
anyone and everyone
every Tom, Dick and Harry, every person, anyone
for everyone
intended to be given to everyone, directed at every person
everyone
المفضلات